Son aylarda herkesin gözü kulağı ekranlarda, haberlerde. Enflasyon ve yükselen fiyatlar, döviz kurları, altın fiyatı belki de hiç bu kadar toplumun gündeminde olmamıştı. Şaşkın, ürkek, endişeli bir bekleyiş hâkim her kesimde. Siz, olsa olsa maaşınızı, işinizi kaybedersiniz ben fabrikalarımı, diyen de var, asgari ücretin %50 artmasına sevinemeden zam yağmuruna isyan eden de. Ne oluyor? Nasıl..
Son aylarda herkesin gözü kulağı ekranlarda, haberlerde. Enflasyon ve yükselen fiyatlar, döviz kurları, altın fiyatı belki de hiç bu kadar toplumun gündeminde olmamıştı. Şaşkın, ürkek, endişeli bir bekleyiş hâkim her kesimde. Siz, olsa olsa maaşınızı, işinizi kaybedersiniz ben fabrikalarımı, diyen de var, asgari ücretin %50 artmasına sevinemeden zam yağmuruna isyan eden de.
Ne oluyor? Nasıl bir ekonomik düzeni seçtik biz? Öyle ya, emeğiyle çalışıp kazanan, zor bela ay sonunu getirenler bir gecede dövizin inip çıkmasıyla, milyarlarca liranın sahip değiştirmesini öfke ve kızgınlıkla seyrediyorlar. Böyle” adaletsiz” bir ekonomik sisteme katlanılır mı? Bu sistemin adı liberal sistemse, ,karma ekonomik sistem ya da sosyalist (toplumcu)ekonomik sistem nasıl acaba? O sistemler de böylesi spekülatif (vurguncu?)para hareketleri var mı? Bu ekonomik sistemi hangi siyasi partiler savunuyor? Halktan yana olmayan, sömürüyü katmerleştiren, yoksulluğu tabana yağan “sermayenin gücü” ,yerini hangi çözüm önerileriyle donanmış bir başka sisteme bırakmalı?
Bu günlerde ne diyor siyasi iktidar? Evet, döviz yükselir ama sonuçta ihraç mallarımız dış pazarda ucuza gelir, satışı artar, ülkeye döviz yağar. Döviz çoğalınca da, fiyatı düşer. Niye düşünemedik ki biz bunu bunca zaman? Yoksa geçmişte yapılan her “devalüasyonu” savunanlar da aynı masalı anlatmış mıydı? Kaç kez paramız değer kaybetti son 70 yılda? İthalat rakamları hep ihracatın önünde ve hep cari açık var. Ne işçi gelirlerinin ülkeyi transferi, ne yurt dışı müteahhit gelirleri, ne de turizm gelirleri bu açığı kapatmıyor. Çözümü, liberal ekonomiyi bize dayatan yabancıların önerisiyle ülkeye akıtılan “sıcak parayla” bulmuşuz. Hem cari açık kapanmış, hem yollar, köprüler, otoyollar yapmışız. Vs vs.Sıcak para, giderken faiziyle ülkeyi bitirmiş neredeyse bir kez daha “ 70 sente muhtaç” kalmış bir siyasi iktidar, bu sefer ihracatla döviz bulmayı “akıl ederek”! Yeni bir gündemle bir ekonomik modeli süsleyip önümüze koyuyor.
Sizce ne ihraç edebiliriz? Araba mı? Tüm parçaları yerli mi? Eğer dışarıdan “ara mallar” denilen parçalar alınacaksa yükselen döviz fiyatı üreteceğimiz arabayı, pahalı kılmaz mı? Nasıl ucuzlatabiliriz? İşçi ücretlerini düşürerek mi?Sendikasız çalışacak nasılsa çok,olmadı Suriyeli “vatandaşlar” var..Yok pahasına çalışanlar sömürünün farkında olsalar,olmasalar ne fark eder ki?!
Tarım ürünleri ihraç etsek? Buğdayı bile dışarıdan alır olduk. Gübre, mazot fiyatları çiftçinin belini bükmüş, tarlasını ekemez hale gelmiş. Hayvancılık? Bir zamanlar Ortadoğu’nun et ambarıydık. Şimdi?
Niye, yıllar önceden planlanmış ve adım adım uygulamaya konmuş ekonomi-yatırım-üretim, ekonominin dışa olan bağımlılığını azaltacak ve ithal malların yavaş yavaş ülkemizde üretimini sağlayacak orta- uzun vadeli “devlet politikaları” yapılmaz ki? Kim bu ülkeyi, tam aksine Cumhuriyet’le edinilmiş tüm varlıklarını sattırarak acımasızca fakirliğe itti?
Kaos ortamı mı isteniyor? Ekonomik zorluklar insanları sokağa döksün? Ülke bir “gücün?” elinde başka bir rejime taşınsın?
Bilelim ki elimizde Hz. Musa’nın denizi yardığı sihirli asası yok. Umut ta, çözüm de biziz. Aklımızla, bilimden yana politikalarla halktan yana olarak, zor ve acılı bir süreç yaşar, bu günleri atlatırız. Toplum olarak aramıza duvar çekmeyelim. Konuşalım, tartışalım. Hakaretler ve yapay düşmanlıklar “birilerinin” isteği zaten. Oyunu görelim. Sağlıcakla kalın.