Geçen Haftanın Devamı
Hamd, Allah’ın ne kadar büyük, ne kadar kudretengiz, tüm noksanlıklardan münezzeh olduğunu ve kulluğun sadece O’na yapılacağını bizlere öğreten, Allah’ın diğer tüm sıfatlarını bildiren ve nice sırlara havi bir kelimedir. Yine hamd, insanın kulluk bilincini şahikalara yükselten, kendinin Allah Tarafından yaratılmış biçare zayıf, aciz ve fakir bir varlık olduğunu iliklerine kadar hissettiren, kadere razı olmayı aşılayan ve insanın ahlakını ve diğer meziyetlerini arttıran yegâne bir kelimedir, haldir.
Hamd, bir tarzdır. Kulun iç âlemine çekilip Allah ile hem dem olma tarzıdır. Bir insan hamd ile Allah’ın kendisine karşı nimetlerin kıymetini bilir, anlar, fark eder. İşte bu fark edişle kendine bürünür, Cenab-ı Mevla’sının sevgisi, muhabbeti kalbinde ilmek ilmek örülür. Her hamdde, kişi Allah’a bir adım daha yaklaşır. O Allah’a yaklaştıkça Allah da ona koşa koşa yaklaşır. İşte böylece kul ile Rab birbirlerinde dem olurlar. Kul Allah’a yönelerek kulluğu bihakkın yerine getirir. Cenab-ı Hak da kuluna engin rahmetinden ve merhametinden bahşettikçe bahşeder.
Hamd, kulun kulluğunu anlamasıdır. Hamd etmek bir insanın kulluk bilincinin zirvelere çıkması demektir. Şükreden kul elinde bulundurduğu nimetlerin (kazandığı her şey ev, araba, makam, mevki, eş, çocuk, aldığı nefes, göz, kulak, sağlık, afiyet vb.) hepsinin Allah tarafından kendisine bir ikram, lütuf olduğunu bilir. Nimetleri bilen kişi kendi aciziyetini idrak eder. Aciz ve fakir olduğunu her şeyin (iyilik, kötülük, musibet ve hayır) Allah’tan geldiğini tam anlar. Böyle bir kul Allah’a nasıl nankörlük edebilir? Günah işleyebilir? İbadetlerden uzaklaşabilir? Her zaman Allah’ın kendisiyle beraber olduğunu zerrelerine varıncaya kadar hisseder. Zira aldığı nefesi bile Allah verdiriyorsa her anını Allah görüyor ve onu gözetiyor bilincine erer. İşte kul, kul olmanın idrakine böylece Allah’a hamd ve şükrederek varıyor.
Yüce kitabımız Kuran ve O’nun ilk suresi ve ayeti Fatiha ve hamd. Kuran nasıl her yönüyle mükemmel, kusursuz, tüm bilgileri içinde barındıran (“Yaş ve kuru her şey Kitab-ı Mübin’de vardır.” En’am, 6/59.) İlahi Kelam olduğu gibi Fatiha suresi ve ‘Elhamdülillahi rabbil alemin’ ayeti de derin manalar ihtiva etmekte ve geniş, açılabildikçe açılan ufuklarla bezenmiş. Bu sebeple Fatiha suresini okurken biraz daha düşünelim, tefekkür edelim. Sanki Kuran’ı baştan sona okuyormuş hissine kapılalım. Özellikle ilk ayeti okurken Allah’ın sonsuz nimetlerini görüyor ve hissediyor gibi aklımıza getirelim. Tam bir şükür içinde olalım. Tabi ki her zaman Peygamberimizin şu hadisini hiç aklımızdan çıkarmayalım; El-hamdülillahi alâ külli hâl sivel küfri ved-dalâl yani “Küfür ve dalâletten başka her türlü hal için Allah’a hamd olsun” Tirmizî, Deavât: 45; İbni Mâce, Mukaddime: 23. Yaşadığımız her an Allah’ın bize bir lütfu olduğunu bilelim. böylelikle Allah’a günah ve isyankar geçirmediğimiz her halimize şükür olsun. Belaya da şükür, afiyete de şükür. Yunus ne güzel demiş.
Cana cefa kıl ya vefa
Kahrın da hoş, lutfun da hoş,
Ya derd gönder ya deva,
Kahrında hoş, lutfun da hoş.
Hoştur bana senden gelen:
Ya hilat-ü yahut kefen,
Ya taze gül, yahut diken..
Kahrında hoş lutfun da hoş.