Arapça ‘ḥḳḳ’ kökünden gelen taḥḳīḳ تحقيق “doğrulama, doğruyu belirleme” sözcüğünden alıntıdır. Dilimize Arapça’dan giren Hukuk, hakikat gibi kelimeler de bu kökten gelen kelimelerdir
Öyleyse Tahkiki iman nedir?
Taklide dayanmayıp düşünüp aştırarak elde edilen bilgi ve birikimlere elde edilen bağlı iman olup, kendisine müslüman diyen her bireyden istenen inançtır. İnanç esaslarından her biri üzerinde, becerebildiğince bilimsel çerçevede düşünerek, araştırarak, bunları kendine mal ederek, yürekten tatmin olarak inanmak, İslâm’ın ve Kur’ân’ın emridir. En makbul iman bu araştırmaya dayalı olan imandır. Böyle bir imana sahip olan kimseyi ne şeytan nede nefsi yoldan çıkaramaz, inançsızlık şüpheleri karşısında sarsıntı duymaz. Hakiki iman her zaman sahibini korur.
Taklid kelimesi ; Arapça kld kökünden gelen taklīd تقليد “aynısını yapma, kopyalama, bir modeli aynen izleme” sözcüğünden alıntıdır.
Taklidi iman nedire gelince:
Başkalarının inançlarını kopya ederek, araştırmaya dayalı olmayarak inanmak demektir. Aslında bir Mümin, imanını taklit derecesinden kurtarıp gerçekçi araştırmaya dayanan bir iman seviyesine çıkarmakla sorumludur. Taklidî iman kolayca sarsılmaya mahkûmdur. İnceleme ve araştırmaya dayalı iman, sahibini her iki dünyada mutlu kılacak olan imandır.
Gerçek inanç, tahkikî olandır. Taklidî inanç ise ulemanın çoğuna göre makbul değildir. Ne var ki
diyanet; dindar nesil, çocuk cemaat, çocuk imam uygulaması ile TAHKİKÎ İMANI yok etmeyi amaçlıyor gibi bir çalışma içinde olabilir . Bile isteye yada bilmeden gerçek müminlerin yetişmesine engel olmaktan geri durmamaktadır.
Kuran bizden TAHKİKİ imana sahip olmamızı isterken diyanet işleri başkanlığının çocuklar üzerindeki yapmış olduğu bu çalışmalar araştırıp öğrenmeyi baltalayacak bir kesim yada cemaatin din algısını TAKLİD ederek gerçek İslama sahip olduğunu düşünen tek doğrunun cemaatinin yaşadığı iman olduğunu sanan adeta hipnotize edilmiş neferler haline gelmelerinin önünü hiç bir şekilde alamayız. Yakın geçmişte yaşanan Fetö tecrübesi de bize o taklide dayalı imanla yetiştirilmiş insanların cemaati için neler yapabileceğini gözler önüne sermişken hala devlet kurumu olan diyanetin bilimsel davranmayıp cemaat psikolojisi ile hareket etmesi bize yeni örgütlerle yüz yüze kalabileceğimiz tehlikesini göstermekte.
Son olarak yapmamız gereken her çocuğun taklitçi dindarlar olarak yetiştirmek yerine o çocuklara KURAN’ın ışığında önce İnsan olabilmeyi sonra İnsan olabilmenin gereği olan; güzel ahlak sahibi, yardımsever, yaşadığı doğayı ve çevreyi koruyan, sorumluluk sahibi fayda da yarışan zarar vermekten korkan insanlara dönüştürebilmemiz gerekmektedir. Sonra zaten O bireyler Tahkik edebilme seviyesine geldiğinde dinini en doğru şekilde öğrenip hayatına sokabilen insanlar haline gelebileceklerdir.