Bu sene aralıksız yağan yağmur sayesinde her yer kır çiçekleriyle doldu.

Ama en çok da kıpkırmızı gelincik çiçekleriyle doldu.

Bizler de gelincik çiçeklerinden topladık ve bir yaprağını kopararak gelinler elde ettik…

Tam da bu sırada,

8 çocuklu 37 yaşında bir kadınla tanıştık geçen gün parkta.

Doğu’dan uzun zaman önce göç etmişler Batı’ya.

Diyor ki fiziki şartlar zordur orada, iş bitmez.

Kadınlar var, bazıları hâlâ Türkçe bilmez.

Gençler çıkıyor eğitim için ya, onlarla beraber büyükler de çıkmaya başladı köylerden şehirlere.

Anca öyle, yoksa çoğu yaşlı kadın ömrünü gezmeden geçirir şikayet etmez.

Ülke gerçeklerini konuştuk uzun uzun sonra.

Gülerek, tadı damağımızda bir sohbetle.

Birbirimizi daha önce tanımıyor olmanın verdiği çekingenlik üzerimizde.

Ama ikimiz de birbirimizle sohbet etmeyi isteyerek heyecanla.

O saçları örtülü, bir tek yüzü görünüyor.

Ben değil, abartısız bir giyim kuşamla.

Kadınlardan konuştuk, Doğu’daki adamların çalışmak için uzak şehirlere gittiklerinden, sonra.

Akraba evliliğinden söz ettik, kendileri de öyleymiş hatta. Teyze çocukları.

Neyse ki çocuklar sağlıklı doğmuş diye sevinerek, ama bunun yanlış olduğunu yineleyerek de, ne kadar da olsa bizim orada bu yaygın dedi meselâ.

Kız kardeşiyle elti, eşleri de birbiriyle bacanak imiş.

Ben ağzım açık ara ara, haddi canımlarla…

Onların çocukları da sağlıklı mı merak ederek

Memnun olarak aldığım yanıtla.

Ama lütfen uzamasın yeni nesillerde bu gelenek.

Ve gülerek bolca

Es vermeden

Zamanın nasıl geçtiğini anlamadan

Durmasını isteyerek usulca.

Görüşürüz dedik hiç düşünmeden

Bir daha bir yerde karşılaşır mıyız bilmeden.

Ama dünya küçük umarak.

Kadınların birbirinden farkı yok asla.

Ama hikayesi olan insanlar anlatınca

Farklar ortaya çıkıyor.

Sussak, biraz sohbet etmesek görünüşünden hikayesini anlayamazdım ki…

Her kadın biraz anlatmak ister.

Her insanın anlaşılmak isteği kadar doğal..

Anlaştık gözlerimizlen, sözlerimizlen,

Koca bir ülkede bir baştan bir başa dolaşarak…

Herkese iyi günler dilerim.