Bundan yaklaşık 100-150 sene önce yaşanmış olaylara bakarak kadınlarımızın Anadolu coğrafyasında ne kadar vatansever ve fedakâr olduklarını görebiliriz.
Bu türküyü ne zaman dinlesem, kadınlarımız gelir aklıma.
Şimdi özgürce yaşayabilelim diye, bir zamanlar kendi canını hiçe sayan, erkekler gibi kahramanca dövüşen kadınlarımız…
Vatan aşkı galiba böyle bir şey, gözü kapalı atmak kendini dağlara, yollara, düşmana.
“YARDAN AYRILMASI ZARAR ÖMÜRE…” dediği gibi türküde, vatandan ayrı kalmak zarar öylesi yüreklere.
Dünyada eşine az rastlanır bir duygu bu. Vatanını canı gibi korumak; yurdum insanının mayasında var. Nereden geldiği çok belli.
Bundan yaklaşık 100-150 sene önce yaşanmış olaylara bakarak kadınlarımızın Anadolu coğrafyasında ne kadar vatansever ve fedakâr olduklarını görebiliriz.
Er meydanına çıkanlardan birisi var ki, ilk Türk kadın kahraman olarak geçer kayıtlarda.
Erken Soğuk Savaş döneminin simgesi olmuş, anti-komunizmin ve muhafazakar anneliğin önemli simgesi olmuş bir Anadolu kadını; Nene Hatun…
Yaklaşık 150 sene önce; Osmanlı Rus Savaşı sırasında, Erzurum’u işgal eden Ruslara karşı halk direnişinin önemli bir sembolü olan Nene Hatun…
Vatan topraklarını savunmak için henüz 22 yaşında iki çocuklu bir kadınken, üç aylık bebeğini bile evde bırakarak, “Yavrum öksüz büyür de, vatansız büyüyemez.” diyen Nene Hatun’u, 22 Mayıs 1955’te 98 yaşında kaybettik.
Böylesi güzel Zonguldak türküsündeki gibi; “kollarından bağlasalar zencire, zenciri kırıp yâre koşacak kadar” gözü kara bir Anadolu kadınına son zamanlarında iyi bakabildik mi orası ayrı…
Soğuk Savaş döneminde NATO güçlerinin ülkemizi ziyaret etmesiyle, “Ruslar ülkenizi yine işgal etse; yine savaşır mısın?” sorusuna tereddütsüz “evet” diyen Nene Hatun, Soğuk Savaş şartlarında Batı tarafında yer alıyor gibi gösterilse de, o düşman kim olursa olsun savaşırdı aslında, orası kesin.
100 sene önce de, Kurtuluş Savaşı’nda Nene Hatun gibi nice kahraman kadınlarımız canlarını hiçe sayarak cepheye koşmuşlar.
Muhafazakâr veya değil, hiç farkı yok bunun; vatan sevgisiyle çarpan yürekler için.
Sabiha Gökçen, Kara Fatma, Şerife Bacı, Çete Ayşe, Halime Çavuş ve daha niceleri yazmakla bitmiyor. Gün geliyor, erkeklerle beraber cephede savaşıyor, yaraları sarıyor. Gün geliyor tüm yokluklara rağmen memleketine sahip çıkıyor. Hiçbir şey için cennet vatanından vazgeçmiyor.
O günün şartlarında cesareti ve aklıyla kahramanlık destanları yazan kadınlarımızın torunları; bugün de alın teriyle üretmeye devam ediyor. Bir daha cephede savaşmak zorunda kalmadan, özgürce ve şiddetten uzak bir dünyada yaşamayı hak ediyor. Eski türkülerin tadı bir şeyde olmasa da, 150 senedir hızla değişen kadın rollerinde, cumhuriyet kadınları fermanı artık kendisi yazıyor.