Türküleri değerli kılan şey, onların yalnızca melodiden ibaret olmamasıdır.
Türk Halk Müziği, Anadolu’nun kalbinin atışıdır. Her yörenin, her köyün, her dağın ardında farklı bir ezgi gizlidir. Bir Ege zeybeğinin ağırbaşlı adımları, bir Orta Anadolu bozlağının içli sesi, bir Karadeniz horon havasının deli dolu kıvraklığı… Hepsi aslında aynı duygunun farklı söyleniş biçimleridir: Halkın yaşamı, sevinci, acısı, özlemi.
Türküleri değerli kılan şey, onların yalnızca melodiden ibaret olmamasıdır. Bir türkü bazen bir gurbet hikâyesi taşır, bazen bir aşk yangını, bazen de toprakla uğraşan çiftçinin yorgun nefesini. Bu yüzden türküler, hem bireysel bir duygunun hem de ortak bir kültürün sesi olur.
Ne yazık ki günümüzde teknolojinin ve popüler kültürün etkisiyle, halk müziğimiz biraz geri planda kalıyor gibi görünüyor. Oysa bir milleti millet yapan en önemli unsurlardan biri onun müziğidir. Türkülerimizi yaşatmak demek, kimliğimizi yaşatmak demektir.
Bugün belki bir düğünde, belki bir konser salonunda, belki de yalnızca bir köy odasında duyduğumuz o ezgiler; bizi geçmişimize bağlar, geleceğe taşır. Çünkü türküler unutulmaz; dilden dile, gönülden gönüle aktarılır.
Ve aslında her birimiz, hayatımızın bir döneminde bir türküyle kendimizi bulmuşuzdur. İşte bu yüzden; Türk Halk Müziği sadece kulakla değil, kalple dinlenir