Türkler danslarda kılıç kalkan, hayvan postu, zil gibi araçlar kullanmaktaydı. Günümüz halk oyunlarında da eski dansların izine rastlanmaktadır.
Dans İnsanın Varoluşu İle Başlar.
İlk zamanlar dansın amaçları inanç, eğitim ve eğlencedir. Tarihte ilk Türk uygarlarından Şamanların, Hunların ve Oğuzların günümüze uzanan belgelerinde yaptıkları törenlerde en önemli bölümü halk oyunlarının oluşturduğu bilinmektedir.
Türkler, Orta Asya’dan getirdikleri kültürlerini Frigya, İon, Bizans kültür birikimleri üzerine Selçuklu ve Osmanlı kültürlerini de ekleyerek geliştirdiler. Bunun sonucunda ortaya çıkan, paha biçilmez halk oyunlarımız nesilden nesile aktarılarak günümüze kadar gelmiştir.
Türkler danslarda kılıç kalkan, hayvan postu, zil gibi araçlar kullanmaktaydı. Günümüz halk oyunlarında da eski dansların izine rastlanmaktadır.
Folklor (Halk bilimi) alanında çalışmalara ilk olarak İstanbul Belediye Konservatuarı 1926 yılında başlamıştır. 1929 yılında halk müziği ve halk oyunları derlemeleri yapılmış ve Türkiye’de ilk kez halk oyunlarının filmle tespiti gerçekleşmiştir.
1935 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatı ve himayesinde Birinci Uluslararası Halk Oyunları Festivali düzenlenmiştir. Beylerbeyi Sarayı’nda düzenlenen festivale Arnavutluk, Bulgaristan, Romanya ve Yunanistan halk oyunları ekipleri de katılmıştır.
Ülkemizin ilk yurt dışı gösterileri 1949-1950 yıllarında Muzaffer Sarısözen yöneticiliğinde İtalya ve İspanya’da gerçekleştirilmiştir.
1966 yılında Milli Folklor Enstitüsü, 1975 yılında Kültür Bakanlığı Devlet Halk Dansları kurulmuştur. 1984 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi'nde, 1988 de Gaziantep Üniversitesi'nde, 1989’da Ege Üniversitesi'nde, 2001’de Sakarya Üniversitesi'nde Türk Müziği Devlet Konservatuarı Türk Halk Oyunları Bölümü kurulmuştur.
Halk oyunlarımızı seyrederken, yurdumuzun değişik yörelerinde yaşayan insanların örf, adet ve geleneklerini, karakterlerini, duygu ve düşüncelerini, inanışlarını ifade ettiğini, tabiat ve diğer canlılarla yaptıkları mücadeleyi anlatan özellikler taşıdığını görürüz. Her sanat dalında olduğu gibi halk oyunlarımız da insanı anlatır. Bu nedenle oyunlarımızın altında, kaynağı çok eskiye dayanan, bugün unutulmaya yüz tutmuş derin bir mananın gizlendiği hissedilir.