Dün erkenden, sabahın körü sayılacak, en azından benim için öyle sayılır, sabah saat altıda uyanınca bir an ne yapacağıma karar veremedim…Bir koca fincan kahve hazırlayıp yudumlarken bir sudoku problemi çözdüm, arkasından Genç Çivril Gazetesindeki köşem için bir yazı hazırlayıp editörsel düzeltim için kızımın ‘e-mail’ adresine gönderdim. Hala anamın kahvaltısı için erken, kendi kahvaltım için ise çok daha erkendi. Aklıma uzun süredir yürüyüş yapmadığım gelince hemen ayaklanıp yürüyüşe uygun bir şekilde giyinip yola koyuldum.

Hızlı bir şekilde okulu geçip Kör Zekilerin evin önünden geçerken baktım Zeki Abinin küçük oğlu Mete, üzerinde yürüyüş giysileri bahçeler içinden eve doğru geliyor. Kendisi yürüyüşü bitirdi ben yeni başlıyorum ya benimle hafiften dalga geçer gibicesine,

“Abi, ne o ya, yeni mi kalktın!” Şimdi ona erken kalkıp hem sudoku çözdüğümü hem de köşe yazımı hazırlayıp postaladığımı söylemenin anlamı var mı, yok mu kestiremediğimden,

“He öyle oldu…” deyip yürüyüp geçtim.

Yürürken bakıyorum yolda olağan şekerleme ambalajı atıkları, deliğinden pipetler sarkan meyve suyu kutuları, sigara kutuları, sigara izmaritleri, çiğnenip atılmış pet şişelerinden …vb. oluşan çöplere MASKE atıkları da eklenmiş. Bir ara gözlerim yoldan kayıp bağ ve bahçelere çevrilince ve oralardaki ‘viyola’ denilen plastik meyve tutucularını, kasaların altına ve üstüne içindeki meyveler ezilmesin diye konan kağıt parçalarını, kırık plastik kasa parçalarını görüp, arkasından önünden geçmiş olduğum avlularda da aynı sorunu gözlemleyince içimden kocaman bir PESSSS YANİ…diye homurdandım. Bu tür ambalaj malzemelerine “çöpünüzü yere değil çöpe atın!” türünden uyarılar yazılsa, bu tür malzeme satan bakkal, mağazalarda bu konuda görünür yerde uyarı tabelaları olsa, okulda uygulanan müfredata bu tür dersler eklenebilse mutlaka az çok yararı olur…bizde daha az görüntü kirliliği ve daha az ‘bulaş’ riski olan bir ortamda soluklanma olanağı buluruz diye söylenerek yürüyüş yapacağım Amatça ayaktopu alanına geldim. İçeri girerken baktım biri yürüyüş yapıyor. Sırtımdaki üstlüğü çıkarınca arkasında kocaman BRİÇ BİR AKIL SPORUDUR yazan giysimle tempolu, derin nefesler alarak havalı havalı yürüyüşe başladım. Baktım orada da maske atıkları, boş sigara kutuları, izmaritler ve kırık bira şişeleri ve boşaltılmış şarap şişeleri…havam kaçmış bir şekilde dört tur atıp eve döndüm.…