Öğrencilerimizin, evlatlarımızın eğitim öğretimi süresince en büyük sorumluluklarından birisi elbette ki ders çalışmak. Her ebeveyn çocuğunun hayatı boyunca belli bir refah seviyesinde olacağı, kendine ait alanlarını oluşturabileceği, devam ettirmekten zevk alacağı mesleği bulmasını arzu eder.

Pek çok öğrenci ve ebeveyn ders çalışmayı saatlerce masanın başında oturmak ve çok fazla soru çözmek olarak algılamaktadır. Bu şekilde ilerleyen öğrencilerin sınav sonuçlarında göremedikleri pozitif ivme ise onlarda motivasyon kaybına neden olmaktadır. Hâlbuki ders çalışmak ne uzun saatler masa başında kalmak ne de yüzlerce soru çözmek demektir.  Kalıcı öğrenmelerle ilerlemek, teknikleri kullanmak ve hepsinden önemlisi neden ders çalıştığının bilincini öğrencilere aşılayabilmektedir.

En önemli noktadan girmek istiyorum konuya. Hedefimizin ne olduğuna karar vermek. Ülkemizde yapılan iki merkezi sınav da öğrencilerimizin ergenlik dönemlerinin farklı safhalarına denk gelmektedir. Bu noktada öğrenciden net bir hedef duymak bazen zor olabilmektedir çünkü henüz kendini tanıma aşamasında olan bir bireyin, hayatının 50 yılı boyunca yapacağı mesleği seçmesi ve bunu hedef olarak koyması ancak süreç içinde gerçekleşebilmektedir. Bu noktada yapmamız gereken öğrenci ile birlikte neyi hayal ettiğini konuşmak, karşısına ilgi alanlarına göre farklı meslek grupları çıkartmak, imkanımız varsa bu meslek gruplarından kişilerle bir araya gelmesini sağlamak, imkanımız yoksa çeşitli medyalar kullanarak bu meslek grupları ile ilgili bilgiler edinmesini sağlamak olmalıdır. Başlarda hayal olan bu meslek süreç içinde hedef haline gelecek daha sonrasında ise bu hedefe uygun bir çalışma sistemi kendiliğinden oluşacaktır. Unutmayınız ki altı boş olan herhangi bir hayal, hayal olmaktan öteye gidemez ve öğrencilerimizi derse motive etmek şöyle dursun erteleme alışkanlığı bile kazandırabilir.

Fazla mükemmeliyetçilik, öğrencinin netlerini her denemeden sonra takip etmek ve bununla alakalı yargılarda bulunmak, fazla motive eden cümleler kurmak, fazlasıyla yadırgamak ve hiç başarısını takdir etmemek de bu süreçte bizimle birlikte olmaması gereken davranışlardır. Burada unutulmaması gereken durum ders çalışma alışkanlığının bir disiplin olduğu ve bu alışkanlığın kazanılması için ebeveynler ve öğrencinin işbirliği içinde çalışması gerektiğidir.

Hedefimizi belirlediğimizi varsayarak devam edelim. İkinci adım planlı olmaktadır. Az önceki cümlelerimde ders çalışma alışkanlığının bir bütün olduğundan bahsetmiştim. Burada sadece günde kaç saat ders çalıştığımız değil, kaçta kalktığımız, kaç öğün beslendiğimiz, gün içinde kaç bardak kahve içtiğimiz, nasıl beslendiğimiz, kaç saat uyuduğumuz  vb. tüm davranışlarımızın bir ahenk oluşturması gerektiğidir. Elbette başlarda bu disiplini oluşturmak zor olacaktır fakat düzenli olarak yapılmaya devam ettiği sürece bir noktada zorunluluk olmaktan çıkacak yaşam tarzı haline gelecektir. Başlarda bu disiplini oluşturmakta zorlanan ebeveynlerim için gündelik planlar oluşturmalarını, bunu öğrencinin de olduğu bir ortamda doğru iletişimle ve sohbet ederek planlamalarını,karşılıklı uyulacağını garantilemelerini ve en azından sistem alışkanlık haline gelene kadar ödüllerle desteklemelerini önerebilirim.

Son olarak cümlelerimi derslere hazırlıklı gitmenin, dersleri derste dinlemenin önemiyle noktalamak istiyorum. Elbette her birey farklıdır ve her ailenin çeşitli gündelik alışkanlıkları vardır. Burada önemli olan alışkanlıklarımızın içerisine doğru ve verimli şekilde ders çalışmayı ve disiplinli olmayı enjekte edebilmektir. Bunun için psikolojik danışmanlardan profesyonel destek almanızı da önerebilirim. Çocuklarımız hepimizin çocuğu, hepsi gelecekte meslektaşlarımız olacak, ülkemizi emanet edeceğimiz pırlanta gibi evlatlar. Umuyorum ki tüm evlatlarımız hak ettiği hayatı keyifle yaşar. Haftaya farklı bir konuda görüşmek üzere.  Sevgiyle kalın.