Hoca’nın duasını duyan Musevi komşusu, nasıl olsa kabul etmez düşüncesi ile 99 altını bacadan bırakır. Altınları sayan Hoca:
-99 altını veren Allah 100 altını da verir, der.
Bunu duyan komşu, telaşlanır Hoca’ya altınları kendisinin bıraktığını söyler.
Hoca:
-Bu altınlar benimdir, dua ettim Allah gönderdi, der.
Yaptığı şakadan pişman komşu:
-Kadıya gidelim, der.
Nasreddin Hoca, şartlı kabul eder.
Komşusu şartının ne olduğunu sorunca, Hoca:
-Bineceğim bir eşek, giyebileceğim bir kürk getir, der.
Hoca ve komşusu Kadı’nın huzurunda, komşu anlatır.
Nasreddin Hoca’ya dönen Kadı, sorar.
Hoca:
-Bu adamı herkes bilir, çok cimridir. Kime 1 altın vermiş ki, bana versin. Elinden gelse bindiğim eşeğe de sahip çıkar.
-Eşek de benimdir, der komşusu.
-Utanmasa kürk de benim der, Nasreddin Hoca.
Komşuya dönen Kadı, sorar:
-Ne diyorsun?
-Kürk de benimdir, der komşu.
Öfkelenen Kadı, komşuyu kovar.
Nasreddin Hoca, evine gidince komşusunu çağırır, der ki:
-Bu yaptığın sana ders olsun, bir daha Allah ile arama sakın girme.
Adamın altınlarını, eşeğini ve kürkünü geri verir.
“Hoca eşeğe ters binmiş” diyorlar ya, hiç kimse demiyor: “Nasreddin Hoca eğitimci idi, müderris idi. Talebelerine sadece okulda değil, hava iyi olduğunda tarlada, açık havada da dersler verirdi. Hoca’yı takip eden talebelerine ders anlatabilmek için eşeğe ters binerdi…”
Nasreddin Hoca’nın farklı bir eğitim ve öğretme tekniği olduğu için bugün dünya, “Hoca küresel dehadır” diyor. Biz ise, “Eşeğe ters binmiş” diyoruz.
Bir de bazıları, Nasreddin Hoca ve Timur’u yan yana getirip, “Fil Hikayesi” anlatıyorlar, yazıyorlar. 1208 – 1284 yılları arasında yaşamış Hoca, nasıl olur da 1402 yılında Anadolu’ya gelmiş Timur ile karşılaşır, diye sormuyorlar…
Oysa ki: Fil hikayesindeki kahraman, Şair Ahmed-i.
Bu da bizden olsun.