Burada Rum denizcilerden Bodrumlu Kaptan Kosta Paho ve tayfası Andon’un teknesine binerek yolculuğa devam ederler. Onları buradan uğurlayan sadece Küdürlü Çoban İbrahim (İbram) olmuştur. Ancak esen Lodos ve bunu fırsat bilerek dümeni Aspat’a kıran Rum kaptanla tayfasının Halil’i yakalatmaya yönelik planları vardır. Dümen Aspat’a kırıldıktan sonra teknede içki faslı başlar. Halil ile Gülsüm’ün içkilerine “Balık Ağısı” denilen bir bitkinin uyuturucu özellikteki zehiri katılır. Halil ve Gülsüm derin bir uykuya dalar. Aspat’ı geçip Bitez’e (Ağaçlı) geldiklerinin farkına bile varmazlar. Plan gereği Bitez iskelesinin doğusundaki kıyıya dik gelen duvarın yanındaki Melengeç ağacının karşısına gece vakti açıkta demir atılır. Tekneden yüzerek kıyıya çıkan tayfa Andon, Bodrum’a giderek durumu Çerkez Kaymakama anlatır. Çerkez Kaymakam, Halil’i yakalamak için karadan Ömer Çavuş komutasında bir müfrezeyi, denizden de Barka’nın Ali yönetiminde bir kol kayığını gönderir.

Paho demir alır ve tekneyi yavaş yavaş kıyıya yanaştırmak ister ama bu esnada Ömer Çavuş müfrezeye ateş emrini verir. Vurulmaktan korkan Paho, tekneyi tekrar açığa almak ister ve aynı zamanda Halil’den de korkmaktadır. Halil’i “basıldık” diyerek uyandırır. Halil sersem bir vaziyette güverteye çıkar ama tam bu sırada kol kayığı ile Barkanın Ali, Paho’nun teknesine yanaşmış ve içine girmiştir. Ateş ederek Halil’i yaralar. Bu vaziyette Halil eski telgrafhane iskelesine getirilir. Kollarından ve bacaklarından tutularak başı iskelenin taşlarına vurula vurula kıyıya çıkartılır.

Çelebi adası ile Ada boğazı arasında bir sürü irili ufaklı tekne, kıyı da Halil’i görmek için insanlarla dolar. Bu arada Bodrum’un asayişinden sorumlu “Kel Mülazım” lakaplı bir subay halka hitaben “devlete karşı gelenlerin sonu budur” gibilerden bir konuşma yapar.

O dönemde eşkiya takibinden sorumlu Kel Mülazım komutasındaki müfreze Bodrum’da ün salmıştır. Yakaladıkları eşkiyaların kafalarını kesip, sırığa geçirerek halka teşhir etmişlerdir. Henüz çocuk yaşta iken Neyzen Tevfik, bu teşhir olaylarından birine tanık olmuş ve şok geçirerek SARA hastalığına yakalanmıştır.

Kaynakça:

Mehmet Ali Eren, Öyküleri ile Muğla Türküleri