Ah be Haydanlı Hasan Sayın kardeşim, bu bize yapılır mı!..
Geçen günlerin gecesinin birinde kadının piri paylaşım yapıyor, tepsi üstüne koymuş, diyor ki: “Bugün çaylar, kahveler benden…” İyi güzel de kardeşim, ben çayı da kahveyi de çok severim. Senin bu gecenin karanlığında yaptığın zulümdür, işkencedir. İnsanı bir nevi nefsi ile taciz etmektir.
Müslüman, Müslümana bunu yapar mı?
Bazıları var, gidiyorlar denizlerde bilmem ne adalarında tatiller yapıyorlar. Sonra da ora senin bura benim resimlerini paylaşıyorlar. Benim gibiler de ağzımız açık, vay be ne yerler varmış, diye öylesine bakıyoruz işte. Bazıları da var mangal yakıyorlar. Allah ne verdiyse kebabından bifteğine neleri varsa sergiliyorlar. Allah’tan korkun, Allah’tan. Olan var, olamayan var. Yiyen var, yiyemeyen var. Sizler nasıl insanlar, ne biçim Müslümanlarsınız?
Yoksa sizler çakma mısınız?
Her şeyimiz Sosyal Medya ve Sanal Dünya. Şimdi ben bildiklerimi yazsam essah söylüyorum, birkaç ciltlik roman olur. Hem de en alasından ve en fazla satan kitaplardan olur. İyi güzel de yazamıyorum ki, insan her bildiğini nasıl yazabilir ki!..
Basit bir örnek vereyim, adamın biri çok değil daha birkaç yıl önce eşine akıllı dedikleri telefondan alıyor. Neler olduğunun teferruatını yazmayacağım ama olanların sonuç kısmını yazayım. Adam eşine telefonu haberleşelim, iletişim halinde olalım diye. Kadın ne yapıyor, sanırım durumu yanlış anlıyor. Başka erkeklerle haberleşmeye, iletişim kurmaya başlıyor. Hiç tanımadığı bir “Sanal Alem” de kendine yeni arkadaşlar, sevgililer ve aşklar ediniyor.
Daha da sonra neler oluyor?
İnternet aşklarından biri akşam arıyor. Kadın genç aşkının en koyulaşmış sohbetinde farklı dünyalar da gezinirken kocası eve geliyor, kadının haberi olmuyor. Adam dinliyor, dinliyor ve giriyor odaya karısına büyük umut ve düşüncelerle aldığı telefonu alıyor eline, kırıyor, parçalıyor…
Aradan birkaç gün geçiyor, oturuyorlar ne yapacaklarına karar vermeye çalışacaklar. Adam, diyor: ” Sen beni aldattın.” Kadın, diyor: “Aldatmadım. Çok talep oldu ama ben sadece konuştum, seni daha aldatmadım…”
İyi niyet ve düşüncelerle alınan akıllı bir telefon sonrasında adamın evi var, hanımı var, iki çocuk, bir ev, bir araba, evine giren iki maaş var. Var olmasına var da, kadın iki çocuğunu alıp evi terk ediyor. Kırkından sonra azan kadın, “Rahmetli anam beni bir daha doğuracak değil ya, nasılsa maaşım da var, muhtaç da değilim. Hayat benim hayatım, istediğim gibi yaşarım” diyerek yeni sevdalara demir atıyor.
Gönül dedikleri, işte böyle bir şey herhalde!
Sonuç itibari ile adam da ev, araba, iki çocuk ve hanım, hiçbir şey kalmıyor… Bu hikaye çok daha acı da, ancak ben bu kadarını yazabildim. Hayatta her zaman güzel şeyler yaşanmıyor…
Haftaya devamını yazabilmek umudu ile inşa Allah. Bayramınızı kutlar, hayırlara vesile olması dualarımla Köyceğiz’den selamlar.
Adnan Doğan – Köyceğiz