Bazı ana ve babaların: “Ben harcayamadım, çocuğum harcasın” düşüncesi ile ömürlerinde bağa, bahçeye, tarlaya hiç gitmemiş, çalışmamış, gündüzleri uyumuş geceleri de sabahlara kadar bilgisayarlarda, sosyal medyada zaman harcamış, bazen de cebinde parası, altında arabası âlemlere akmış bir nesil ile karşı karşıyayız…

“İstisnalar kaideyi bozmaz” diye de bir kural, bir söz var.

Son iki yılın ürünlerinin değerlenen fiyatları ile bizim buralarda çiftçimizin yüzü güldü. Allah her daim yüzlerini güldürsün inşa Allah. Yalnızca çiftçilerimizin değil, esnafımızın, işçi ve memurun ve hatta ana baba parası ile alemlerde sefa sürüp kafalarına göre takılıp hayatı güzel yaşayanların da…

Çok yakından tanıdığım insanlar var. Fukara olanlar yediği her lokmaya şükrederken her yıl 300 ve üzeri ton olarak ürün kaldırıp satanlar: “Öldük bittik, yok olduk…” diyorlar. Ben de onlara: “Böyle diye diye bir gün gerçekten her anlamda yok olacaksınız” diyorum.

Tanıdığım birinin bu yıla kadar iki arabası vardı, bu yıl iki oğluna da ayrı ayrı arabalar almış. Sanmayın ki gözümüz var, yok. Kimsenin malında, kazancında gözümüz yok çok şükür. Yok olmasına yok da, şöyle bir durum var. Adamın her şeyi var. Atı, avratı, evi damı, tarla tokatı, tarlası, arsası, iki evladı, dört arabası, bankada parası…

Veren Allah, veriyor. Öyle ki: Kimine az, kimine çok, kimine hiç yok. Allah’ın işine karışılır mı, vardır bir bildiği. Firavun’a, Nemrut’a o gücü, o serveti veren Allah değil mi?

Geçen gün çayın taşı ile çayın kuşunu vurup 300 ton üzeri ürün satıp parayı bankaya atıp faizi ile sefa süren bir büyüğümün yanına selam verip oturdum. Çay söyledi, çay parası öderken de baktım elleri titriyor, dedim: “Bırak da çayları ben ödeyeyim.”

Oradan buradan sohbet, sonu yine aynı edebiyat. Öldük bittik edebiyatı. İnsanları anlamak kolay değil elbet. Bazıları var yarım ekmek, üç beş zeytin, yarım soğan, yarım domatesle karnını doyurur ve şükreder. Bazıları var bir köy versen, bu senindir desen, diğer köyler neden benim değil diye kahreder…

Her neyse. Öldük bittik diyenler de, haline şükredenler de ölecek bir gün. Başkalarının, onun bunun hakkını kendilerini akıllı, zeki sanan sinsiler de ölecek. Onlar bugün ölümü, ölmeyi ve yaptıklarının hesabını vermeyi düşünmeseler de gün gelecek, ölecekler…

Tanıdığım biri: “Benim tek bir evladım var, ben yiyemedim o yesin, ben yaşayamadım bari evladım yaşasın” diyerek 17 yaşındaki çocuğuna çok güzel bir motosiklet aldı, cebine de bol paralar koydu. Sonuç mu? O gencecik delikanlı gitti bir kamyona arkadan vurdu…

Allah rahmet eylesin, yapacak bir şey yok!

Çevremdeki insanların düşünce yapılarından yaşantılarına kadar edindiğim tecrübeler ve analizler sonucunda arada bir ettiğim güzel laflardan birinde, diyorum ki: “Çocuklarınıza iyi bir gelecek hazırlamak yerine, çocuklarınızı geleceğe iyi hazırlayınız.”