Kapı önünde yağmurlu bir havada düşme sonrası ayağını kırmış biri olarak, diyorum ki: İnsan çok iyi bildiği bir yolda bile adımını dikkat ederek atmalı. Daha öncesi girdiğin, bildiğin sularda bile temkinli yüzmeli. Bilmediğin sularda bırak başkaları dolaşsın. Yoksa, şairin de dediği gibi: “Önümü görmeden derin dalmışım / Yağmura, doluya, taşa tutuldum…” gibi şiirler yazmak zorunda kalırsın.

Bugünlerde sevgiyi, sevmeyi unutmuş olsam da bir zamanlar ben de sevdim. Sevgi dolu yüreğim vardı desem, yalan değil. Bazı insanları sevdim, kaldığım evleri, beni taşıyan arabaları ve bazı kadınları. Hiç görmeden sevdiğim kadınlardan biri de Kraliçe Elizabeth Taylor idi. Aramızda ki yaş farkına aldırmadan mektuplar yazdım. Müslüm Baba da yaş farkına takılmamıştı. Sayın Kraliçem diye başladığım mektupları, Yeşilçam Amerika adresine yolladım. Cevap alamadım ama olsun, aşk dediğin karşılıksız olmalı. O yıllarda çok gençtim ve Kraliçe Elizabeth Hanımefendiyi sanıyordum ki, İngiltere’nin sürgündeki kraliçesi. Meğer ikisi ayrı ayrı, farklı kadınlarmış.

Hiç unutmam, kadına yazdığım mektup da: “Aşkıma karşılık verirseniz Teksas Eyaletine vali, vali yardımcısı ve hatta size sadık vali katibi bile olurum” diye yazmıştım. Cevap gelmedi ama olsun, aşklar da sıkıntı olmaz, karşılık da bazen olmaz.

Evlenmemiş ya da bekar kadınlar, kızlar kendilerine “Beyaz Atlı Prens” arar ya, o günler de benim adi, şerefsiz gönlüm de kendisine kraliçe arıyor. Durum, kısaca bu kadar basit.

13 yaşında iken beni çok seven, çok tatlı olduğumu söyleyen benden birkaç yaş büyük bir kıza aşkımı ilan ettim. Dedim ki: “Evlenelim, küçük bir evimiz, bir düzine çocuklarımız olsun, mutluluk bizim göbek adımız olsun.”

Allah’ın aşk tanımaz, aşka saygısı hiç yok hain kulları da var. Beni evire çevire özenle dövdü. Uzun yıllar öyle çok korktum ki, hiç kimseye, “Seni seviyorum” bile diyemedim.

Hatıralar arası öyle yoğun duygular içerisinde İrlanda Kraliçesinin adını öğrenip mektup yazmaya hazırlanıyordum ki. O günlerde Google yok, hangi kraliçe bekar, dul, ayrılmış ya da evli bilemiyorum. İnanıyorum ki, bir gün yazdığım mektuplara bir cevap gelecek. Kendimi o kadar çok inandırmışım ki, evli bile olsa benim için ayrılacak, beni tercih edecek…

Şairin de dediği gibi:

“Bırak varsın yalanlarla avunsun deli gönlüm / O güzel gözlerinde hülyalara dalsın / Emsali yok kirpiklerinde her daim uyuyup kalsın.”

Şair ne yazmış, ne demek istemiş diye düşünürken telefon çaldı, bir kadındı arayan. “Alo” dedi, “Aloo” dedim.

Haftaya buluşmak umudu ile inşa Allah, hoşça ve sağlıcakla kalınız.