Merhaba!

Samimî birkaç arkadaşın toplandığı ev sohbetinde konu dönüp dolaşıp kimin kaç dil bildiği husûsuna gelmiş. Kimisi “İngilizce bilirim” kimisi “Orta seviyede Fransızcam vardır” derken gözler bir köşede oturmuş hiç konuşmayan Temel’e çevrilmiş, ya sen Temel? Temel ciddî bir yüz ifâdesiyle “Ben âcizâne iyi derecede üç dil bilirim” demiş. “İtalyanca, İspanyolca, Fransızca.” Herkes şaşırmış hâlde birbirine bakmış. İçlerinden birisi “Senin bu kadar dil bildiğinden haberimiz yoktu, bize İspanyolca bir cümle söyler misin?” deyince, Temel “Ich liebe dich” demiş. (Almanca seni seviyorum demek) Soruyu soran îtiraz etmiş “Ama bu dediğin İspanyolca değil ki, Almanca!” Bir süre düşünen Temel vakûr bir ses ve ifâdeyle cevap vermiş. “O zaman dört dil biliyorum.”

İfâde kâbiliyeti en güzel ve güçlü dillerden biri olan güzel Türkçemizde günlük konuşmalar bugün bir avuç kelimeyle dönüyorken dilimiz o eski şa’şaalı günlerini özlüyor desek yanlış olmaz. Eskiler “Galat-ı meşhûr lügât-i fasihten evlâdır” diye bir söz söylemiş. Galat-ı meşhur; dilimizde bâzı kelime ve deyimlerin sıklıkla ve yaygın olarak hatâlı kullanılması sonucu, doğrusunun yerini almış olmasıdır yâni meşhur olmuş hatâlardır. Günlük konuşma ve yazışmalarımızda yaptığımız, doğrusunu bilenlerin yüzünde bâzen tebessüm oluştururken bâzen de takıntıdan dolayı asabiyete sebep olan bu yanlışlar o kadar çok yapılmış ki bir görüşe göre kimi hatalar doğrusunun yerini alarak galat-ı meşrû olarak meşrûiyetini ilan etmişler. Misâl; “Eninde sonunda” sözünün doğrusu aslında “Önünde sonunda”dır fakat siz bunun doğrusunu söyleseniz çevrenizdekilerin sözü yanlış söylediğinizi düşünecekleri zannıyla çoğu zaman yanlış olanı tercih etmek durumunda kalırsınız. İşini titizlikle yapan biri için kullanılan “İnce eleyip sık dokumak” sözünün doğrusunun “İnce eğirip sık dokumak” olduğunu, bir topluluğa su ikram ederken duymaya alıştığımız “Su küçüğün söz büyüğündür” sözünün aslen “Sus küçüğün söz büyüğündür” olduğunu, herkesin kolaylıkla algılayabileceği bir mesele veya yapılan bir kaba hatânın farkına varılamaması konusu mevzubahis olduğunda söylenen “Göz var nizam var” sözünün aslında “Göz var iz’an var” olduğunu çoğumuz bilmeyiz. Bilmiyor olmak ve hatâlı şekilleriyle kullanmaya devam etmek bize ne kaybettirir sorusunun birden fazla cevâbı olmalı fakat doğrusunu bilip kullanarak söze anlam katmak daha yerinde olsa gerek. Birçok böyle hatâlı söylenen sözün bir anlam ifâde etmediği de ortadayken yazının başında arz ettiğim “Galat-ı meşhûr lügât-i fasihten evlâdır” sözü de aslında bu soruya verilmiş cevaplardan biri olabilir. Sözde anlatılmak istenen şudur; yanlış söylenmekle meşhûr olmuş bir sözün o hâliyle kullanılmaya devam edilmesi söz dağarcığından tamamıyla çıkartılmasından daha iyidir, insanlar bu sözleri kullanmayı terk edeceklerine bırakalım yanlış olarak kullanmaya devam etsinler. Bu konuyu ele alıp meşhûr galatların derlenerek okuyucuya sunulduğu kitapları bulmak mümkün, oldukça da neşeli kitaplar. Bilenler için tekrar hatırlamanın zararı olmayacağını, merakı olanlara da ilginç geleceğini düşünerek birkaç galat daha arz edeyim.

“Hatasıyla sevabıyla” sözünün doğrusu “Hatasıyla savâbıyla” (Savâb: Doğru)

“Elinin körü” sözünün doğrusu “Ölünün kûru” (Kûr: Mezar)

“Mâlûmun ilânı” sözünün doğrusu “Mâlûmun ilâmı” (İlâm: Bildirmek)

“Sıfırı tüketmek” sözünün doğrusu “Zafiri tüketmek” (Zafir: Soluk)

“Kelli felli” sözünün doğrusu “Kerli ferli” (Ker: Kuvvet, Fer: İktidar)

“Ateş olsa cürmü kadar yer yakar” sözünün doğrusu “Ateş olsa cirmi kadar yer yakar” (Cirm: Cüsse)

Hepimiz bir şeyler biliyoruz da… Temel gibi neyi ne kadar bildiğimizi bilmiyoruz gâliba. Yazının başında arz ettiğimiz Yunus Emre’nin bir şiirinden alınan iki mısrâ, sözün ne kadar önemli olduğunu pek güzel anlatmış; “Bir sözle devam etmekte olan savaşı bitirmek mümkünken, insan bâzen yanlış söylediği bir sözle başını kaybedebilir. Tatlı sözlerle ikram edilmiş lezzetsiz bir yemek bile sözle güzelleşerek yağ ile balın doyumsuz lezzeti gibi tatlanır.” Şiirde geçen ağu kelimesi zehir anlamındadır. Demek oluyor ki söz, zehri bal eyleyecek kuvvete sâhip.

***

Bir Kelime

Nâmütenâhî: Sonsuz, sınırsız, ucu bucağı olmayan.

***

Efendim ümid ederiz ki bir sonraki yazıyla tekrar kavuşuruz, yeniden buluşana dek ağzınız bal yesin sözleriniz bal olsun. Yolcu yolunda gerek, kalın sağlıcakla.