Acı nedir tatlı nedir bilmezdin. Dilin damağın Ben oldum.

Elinin ermediği Dilinin dönmediği Çağlarda, yavrum

Kolun kanadın Ben oldum Dilin dudağın Ben oldum.

Belki kıskanırlar diye Gördüklerini Sakladım gözlerden Gülücüklerini.

Tülün duvağın Ben oldum!

Artık isterlerse adımı Söylemesinler bana

‘Onun Annesi’ diyorlar… Bu yeter sevgilim bu yeter bana!

Bir dediğini İki etmiyeyim diye Öyle çırpındım ki

Ve seni öyle sevdim sana O kadar ısındım ki

Usanmadım, yorulmadım, çekinmedim

Gün oldu kırdın. İncinmedim !

İlk oyuncağın Ben oldum Yavrum Son oyuncağın Ben oldum…

Layık değildim Layık gördüler Annen oldum yavrum Annen oldum!

Dünya da hiçbir baş, kalbi evlat sevgisi ile dolu bir annenin ve babanın onlar için eğildiği kadar eğilmemiştir. Yemeyip yediren, giymeyip giydiren anaların yüreğindeki şefkat ve fedakarlık ateşi ise söndürülesi bir ateş değildir.

Belki de yerine asla koyulamayacak tek duygu, evlat sevgisidir ve belki de gidince geri gelemeyecek tek kişi de annedir. O yüzden derler ya, bir anam ağlar arkamdan, gerisi hep yalan ağlar diye.

Önce annelerimizin dizinde insanlaşırız. Hayatımız boyunca dağıtacağımız tebessümlerin kaynağı, onların bize tebessümleridir. Biz hasta oluruz, eriyen onlar olur. Biz elimizi çarpsak bir yere, onların kolu tutulur. Bizim başımız ağrısa, onların ciğeri yanar.

Hani geceleri usulca yanımıza gelip üstümüzü örterler ve yanağımıza alev alev bir öpücük bırakıp sessizce giderler annelerimiz.

O saf ve hesapsız sevgiden daha derinini gördünüz mü? Ne yazık ki kıymetini bilemeyip attık bir kenara o ana öpücüklerini. Saklamak lazımmış birini bile olsa.

Artık analarımızın kimi var, kimi yok…

Kim ki sevdiklerinin sağladığı rahatlığı, onların başarıları için harcadığı zorlukları anlamıyor, görmezden geliyorsa, hayattaki zorluğun mücadelenin ne olduğunu asla anlamayacak ve çok da başarılı bir geleceği olamayacaktır…

Anneler hakkını hiçbir zaman ödeyemeyeceğimiz İnsanlardır.

Kutsal varlıklar Annelerimizin Anneler günü kut’lu olsun…