Kendine güven; kişinin, korku, çekinme ve kuşku duymadan kendisine inanması olarak tarif edilebilir. Kendine güvenen kişi, hayata yapıcı ve olumlu bir gözle bakar. Kendisine, yetenek ve yetkinliklerine inanır. Bu, kişinin sahip olmadığı özelliklere sahip olduğunu sanması ya da kendisine her konuda sonsuz güven duyması olarak düşünülmemelidir. Özgüveni olan kişi, sınırlarını bilir. Her alanda başarılı olmak mümkün olmadığı gibi, her alanda kendine güvenmek de gerçekçi değildir.
Kendine güven, kişinin yaşamını kontrol etme ihtiyacına cevap verir. Sınırlarını bilen, hangi alanlarda iyi, hangilerinde daha zayıf olduğunu seçebilen kişi için yaşam daha öngörülebilir, dolayısıyla daha kolaydır. Özgüvenli insanlar, bazı beklentileri gerçekleşmese bile, kendilerini kabul etmeyi ve olumlu düşünmeyi sürdürürler. Kendine güvenmenin bir başka olumlu yansıması, kişinin kendisini değerlendirirken başkalarının onayını alma ihtiyacı duymamasıdır.
Kişinin kendine güvenmemesi, güven verecek özelliklere sahip olmaması anlamına gelmez. Kendine aşırı güvenmek de hiç güvenmemek de, gerçekçi olmayan algılar olarak düşünülmelidir. Kişi sahip olduğu içsel kaynakları fark edip, güçlü ve zayıf yönlerinin ayırdına varabilirse, bu algıları da değişebilmektedir. Peki güveni nasıl oluşturabiliriz?
Kendine güven, dış dünyaya ve diğer insanlara güven duymakla yakından ilişkilidir. Başkalarına güvenmeyi büyük ölçüde yaşantımızın ilk yıllarında öğreniriz. Ebeveynlerimizden sevgi, saygı ve kabul görmek, özgüven oluşturmada büyük önem taşır. Bu ihtiyaçlarımıza yanıt veren, huzurlu bir ev ortamında büyümek, bize, dünyanın güvenilir olduğu mesajını verir ve sonrasında, bu genel güven algısı kendimize de yönelir. Aşırı derecede eleştirel davranan ve çocuklarından çok fazla şey bekleyen anne-babalar, onların kırılgan ve değersiz hissetmelerine sebep olur. Bu da kendine güvenin oluşmasını engelleyici bir faktördür.
Kendine güvenin oluşumunda, çocukluk dönemleri elbette ki çok önemli ve belirleyicidir. Ancak bu belirleyiciliğin mutlak olmadığını bilmek gerekir. Kendimize olan güvensizliğimizi, tamamen dış sebeplere bağlamak, gerçekçi olmadığı gibi, sorunumuzu çözmemize de katkı sağlamaz.
Çocukken, etrafımızdaki kişiler, onların tutumları veya içinde bulunduğumuz ortam üzerinde çok az kontrolümüz vardır. Yaşımız ilerledikçe bu durum değişir. Zihinsel ve duygusal becerilerimiz geliştikçe, etrafımızı daha iyi görmeye, gördüklerimizi daha iyi anlamaya, anladıklarımız üzerinden daha fazla hareket etmeye başlarız. Kendi kendimize karşı sorumluluk duymayı öğreniriz. Sorumluluk duyma, seçim yapmayı gerektirir. Yaşadığımız çoğu şey, farkında olsak da olmasak da seçimlerimizin bir sonucudur.
İçinde bulunduğumuz durumdan kaçmayarak, sonuçlarını kendi seçimlerimiz olarak görerek, başkalarının beklentileri ile değil kendi beklentilerimizle yaşayarak ve en önemlisi aynaya baktığımızda kendimize dürüst olarak güvenimizi arttırabiliriz. Her seçimin bir sonucu olacaktır elbette, biz kendimize güvenmeyi seçelim. Haftaya görüşmek üzere sağlıkla kalın.