Dünyada hemen her şeye anında ulaşabiliyoruz. İstediğimiz ev, araba, yiyecek bir ”tık” uzağımızda. Akıllı telefonlar, tabletler, bilgisayarlar, akıllı kulaklıklar, bileklikler, saatler vb. her anımızda teknolojinin izini görmek mümkün. Bunların hiçbirinin olmadığını düşünelim ya da aniden yok olduğunu. .
Sanayi devriminin bir getirisi olarak küreselleşme; sınırların olmadığı, bir yerde olan durumun tüm dünyayı etkisi altına alması, her an her şeyden haberdar olma olarak açıklanabilir. Bunun en önemli araçlarından birisi internettir. İnternet hayatımızı kolaylaştırmanın yanında hayatımızı organize etmede de büyük rol üstlenir.
Hiç düşündünüz mü? Bir saniye internetin yavaşlamasına dayanamayan insanlar nasıl olur da bir günün internetsiz, teknolojiden uzak geçirebilir. Sabah gözünü açmadan telefona sarılanlar, gece yatmadan telefona bakanlar, mailler, sosyal medya bildirimleri, anında gelen indirim haberleri ile telefonlarına koşanlar.
Teknolojinin bu denli her anımıza işlemesi, kontrolü altına alması ve küreselleşmenin sınırsızlığı insanı gerçek benliğinden uzaklaştırır. Gerçek ve sanal dünyanın bu kadar hızlı akışı insanı tahammülsüzleştirir. İnsan bütün bunlardan uzaklaşıp kendi doğasında olduğu zaman ne yapacağını bilemez hale gelir. Bir anda bütün internet sisteminin durduğunu düşünelim. Fark ederiz ki çevremizdeki insanlarla minimum iletişim halinde ve kendimizi toplumdan soyutlanmış halde buluruz. Bu soyutlanmışlık ve dışlanmışlık insanı yalnızlaştırır. Küreselleşme ile bilinen sınırsızlık bilinmeyen sınırları oluşturur.
Sık sık çevremizden duyduğumuz “Bu telefonlarda ne var bu kadar?” veya yaşça daha büyük akrabalarımızın sık sık kullandığı “Şu aletlerden kaldırın başınızı” cümleleri aslında geldiğimiz noktanın en büyük özeti olabilir bize. Bizler tamamen internetin, sosyal medyanın, telefonun, bilgisayarın, tabletin rehin aldığı bir nesiliz. Hatırlamaya çalışın en son ne zaman ne zaman toprağın üzerinde yürüdünüz veya en son ne zaman bir gün boyunca internet, telefon olmadan sadece kendinizle vakit geçirdiniz.
Elbette her şeyin internet üzerinde olduğu bu süreçte uzak kalmak çok zor. Fakat artık öyle bir hal aldı ki durum, telefonlarımız bir organ haline geldi. Artık evden çıkarken anahtarımızdan önce telefonumuzu alıp almadığımızı kontrol ediyoruz, dinlenmek için oturduğumuz zamanlarda kendimize vakit ayırmıyor, telefonumuzdan çeşitli uygulamalara giriyoruz.
Bizler dünyanın bu kadar yıllık geçmişinde balkonda olan insanlarız. Ne tamamen içerde durabiliyor ve anın tadına varabiliyoruz ne de tamamen dışarı çıkıp uzaklaşabiliyoruz. Bu süreç böyle devam ettiği sürece de ne bu dünyadan tam verim alacağız ne de keyfini çıkartacağız. Haydi hep birlikte hiçbir teknolojik eşya olmadan kendimizle bir saat geçirmeyi deneyelim. Zorlanacağız evet ama bu adımları yavaş yavaş büyüteceğiz ve koşmaya başlayacağız. Artık balkonda durmak yerine içeriye girmeli, odaları gezmeli, bir odada nefes almalı ve gökyüzüne doyasıya bakmalıyız. Bu dünyadan hiçbir şey götüremeyeceğiz ve muhtemelen bizden bir sonraki nesil bizi teknolojiden hiç anlamamakla suçlayacaklar. Ama yine muhtemeldir ki onlar bugün bizim gördüğümüz doğal güzelliklere sahip olamayacaklar. Sohbetlerde anlatacağımız o güzel gökyüzü betimlemesi fotoğraftan daha büyülü olacaktır. Haftaya farklı bir konuda görüşmek üzere sağlıkla kalın.