Birgün kasabanın yoksulu yaşlı yazar’a ,durumları senden iyi olmamakla birlikte,

Yoksullara Fırıncı bedava ekmek veriyor.

Kasap bedava et dağıtıyor, Manav bedava sebze meyve veriyor.

Sen neden yardım etmiyorsun diye sitem eder ,yaşlıyazar tebessüm eder ve bir şey söylemez.

Yoksul kasabada yaşlı yazarı herkese kötüler.Kasabalı yazara kızgındır.

Yaşlı Yazar bir gün hastalanır yanına kimse gelmez ve Yaşlı yazar bir süre sonra ölür.

Yazarın ölümünden sonra Fırıncı ekmek ,Kasap et,Manav sebze meyve vermemeye başlar.

Sebebi sorulduğunda hepsi de,Yaşlı yazar bize hergün yoksullara dağıtılmak üzere para verir ve kimseye söylemeyin diye tembih ederdi.

Biz de o para tutarını sizlere ekmek,et,sebze meyve olarak dağıtırdık derler…

Elimizdeki sahip olduklarımızın kıymetini onlar elimizdeyken bir türlü anlamayız da, sanki bunlar bizim elimizde sonsuza dek kalacaklar, hiçbir zaman kaybolmayacaklar, bitmeyecekler ve gitmeyecekler gibi düşünürüz.

En sevdiklerimizi en kolay incitiriz oysa.

Nasıl olsa yanımızdadırlar.

Her ne yaparsak yapalım bizimle kalacaklarına inanırız değil mi?

Saygısızlık etsek de özür dilemişizdir ve geçivermiştir.

Hayatımız da bu durumun örnekleri çoktur.

Varken sağken kıymet bilmeyiz.

O kişi ölünce mezarını en güzel mermerlerden yaptırır ,mezarına en güzel çiçekleri bırakırız.

Atalar ne güzel demişler.

Ata evladına bağ bağışlar.

Evlat bir salkım üzümü kıskanır.

Hiçbir zaman şunu unutmayın giden geri gelmez.

Öldükten sonra getirilen şehadetin hükmü olmaz !

Esen Kalın…