Ekonominin Kötü Olması Günaha Girmeyi Engelliyormuş, Açıklamalar Sosyal Medyada Gündem Oldu Ekonominin Kötü Olması Günaha Girmeyi Engelliyormuş, Açıklamalar Sosyal Medyada Gündem Oldu

Şifalı suyun, göletler yapa yapa akıp gittiği pamuk gibi beyaz yığınların gözleri aldığı bu doğal güzelliğin farkına varılmadığı günlerden birinde, civar köylerin birinde yaşayan bir oduncu varmış.

Bu oduncunun bir de kızı varmış. Kızcağızın çirkinliği de dillere destanmış. Bu çirkin kızın durumu, kızın kendisini çok üzermiş. Tek başına öylece dolaşır, hiç kalabalıklar arasına giremezmiş. 

Oduncu kızı olmak, fakir yaşamak derdi hiç olmamış “Fakir kızıyım!” diyerek kendini hiç üzmezmiş ama çirkinliğinden, sevimsizliğinden illallah etmiş. 

Çilli yüzü, hastalıklı ten rengi kızı çok etkilermiş. Yaşamaktan bezgin olduğu bir gün, evlenme çağı gelen kız, kendisini kimsenin beğenmemesinin sıkıntısını yaşıyormuş. 

Pamukkale

Pınar başında söyleşen gençlere bakar  imrenir, yuva kurmak istermiş ama kimse anasını babasını gönderip onu istemezmiş. 

Evlenme çağına gelen kız dışarıda salınmak yerine evine kapanmış. Aynasına dert yanar olmuş, “Giyinip süsleniyorum, saçlarımı tarıyorum, bana hiç bakan yok. ‘Sen de kız mısın?’ diyen yok. Beni de seven olur, kapımı çalan olur diye yıllarca bekledim. Ne gelen oldu ne giden! Ayna sen cevap ver bari, neden?” Ayna konuşmaz çirkin yüzünü, oduncu kızının yüzüne vururmuş. Bu, kıza aynanın konuşmasından daha büyük cevap olmuş. 

Kız, aylarca düşünmüş…sonunda kendini uçurumdan atmaya karar vermiş. Bir sabah erkenden kalkmış, anasına babasına görünmeden evden çıkmış. 

Ulaşmış şimdilerde Pamukkale denen yere. Bir süre suyun yamaçtan akışını izlemiş derin derin düşünerek. Sonra suya karışmak ister gibi bırakmış kendini yamaçtan aşağıya. 

Bir süre yuvarlanan kız, su birikintisinin oluştuğu yere düşmüş, bayılmış kalmış kanlar içinde. Sıcak ve şifalı olan su, başından aşağı dökülmeye başlamış, kanlarla buluşmuş. Kızın vücudundan, yüzünden akıp giderken su, biraz ileriden bir atlı geçiyormuş. Pamukkale’nin inci gibi parlayan beyazlığının büyüsüne kapılarak, “Aceleye gerek yok avlar kaçmıyor, günlerimiz daha uzun. Bir varayım oraya, manzarasına bakayım” demiş. Atı ve silahı ile avlanmaya giden Denizli beyinin oğlu, beyazlar arasında,, kanlar içinde yatan bu kızı görmüş. Gözlerine inanamamış, üzerinden buharlı suların akıp geçtiği kızın ölmüş olduğunu sanmış. Ölmediyse kurtarayım niyetiyle yamacına gitmiş. 

Pamukkale 2

Şifalı ve sıcak suyun içerisinde bir süre kalan çirkin kız, Pamukkale’nin suyunda şifa bulmuş. Yüzünün çirkinlikleri gitmiş, Dünya güzeli bir kız olmuş. 

Denizli Beyi’nin oğlu kızı görünce ikinci kez gözleri kamaşmış. Pamukkale gibi güzel kıza, koşa koşa ulaşmış, “Ay parçası gibi kız, saçı da suda salınmakta. Boyu uzun, beli incecik, görmedim ben böyle güzellik!” demiş. Kızın kalbini dinlemiş, nefes aldığını görür görmez şükretmiş. Kızı hayran hayran seyrederken “Bilmem kimdir, nedir? Evlenmeyi arzulardım, böyle bir kız arardım. Alıp götüreyim babama, kız da razı olursa düğünümüz edilsin!” demiş, kucaklamış bindirmiş atına. 

Saatler sonra uyanan kız, etrafına bakmış. Değerli eşyalarla dolu, süslü bir yatakta yattığını görünce verememiş anlam. Hele ki, başucunda el pençe duran hizmetçileri ve yakışıklı bey oğlunu görünce daha çok karışmış kafası. 

Kendisine hayran hayran bakan gence dönüp, “Ben neredeyim, ne oldu?” demiş. 

Denizli Beyi’nin yakışıklı oğlu durumu anlatmış, kızın aklına çirkinliği gelmiş, çekinmiş. Saklamak istemiş kendini. Kim olduğu sorulunca ise ellerinin arkasından kendini tanıtmış, “Ben bir oduncu kızıyım. Ayrıca çokta çirkin biriyim, böyle daha fazla yaşamak istemedim, kendimi attım yamaçtan aşağı!” 

Bey oğlu şaşırmış, Denizli Beyi’nin sarayında bir feryat kopmuş, “Sen çirkin değilsin ki! Dünya’nın en güzel kızısın. Benimle evlenir misin? 

Kız şaşırmış, alay edildiğini düşünmüş, “Sen bir Bey oğlusun, benim gibi çirkin bir kızla evlenemezsin!” demiş. 

Bey oğlu ise, “Al bak şu aynaya da gör kendini” demiş hizmetçinin uzattığı aynayı vererek. Oduncu kızı görüntüsüne şaşmış kalmış, çirkin yüzünden eser kalmamış. Şifalı suyun kendisini tedavi ettiğini düşünmüş, kendisine ısrarlı gözlerle bakan Bey oğluna ise dönüp, “Seninle evlenmeyi kabul ediyorum!” demiş. 

Kırk gün kırk gece düğün yapıp ermişler muradlarına. 

Şifalı Su Ünü

İşte, Pamukkale’nin ardında bembeyaz güzellikler bırakan şifalı suyunun hikayesi Dünya’nın dört bir yanına böyle duyulmuş. Günümüzde turistlerin akın ettiği Pamukkale Travertenleri’nin şifalı suyu, halk dilinde anlatılan bu masala göre, böyle keşfedilmiş.

Editör: Kardelen Başol