Biyolojik yaşım kırk beş. Annelik yaşım yirmi altı. Yani gençliğin baharında bir anneyim.Her şeyi çocuklarımla birlikte yaşayarak öğrendim.Öğreniyorum.

Kendimce en doğruyu yaptığıma inanarak.Başkalarına karşı yanlış olsa da bana göre en doğru olanı yaparak.Çocuklar bazen isyan etse de,ne kadar diktatörsün dese de,(doğru söylüyorlar)sen beni hiç düşünmüyorsun diye isyan bayraklarını çekselerde,kendimce en doğruyu yaptım.
Bizim yetişme dönemimizle bizim yetiştirdiklerimiz farklılık gösterse de ve şimdi ki zamana kıyasla arada dağlar değil ,Ummanlar olsa da,en iyisine karar verip öyle yetiştirmeye çalıştım.
Tabi ki; hepsi doğru değildi yanlış kararlar aldık. Hatalar yaptık.
Öfkemize yenildik.Sinirlerimiz yıprandı.Yıprattık.
Bana göre Dünya’nın  en zor işi ANNELİK. Büyüttüğün insan,bütün insanlık için faydalı olacak mı yoksa zararlı bir canlıya mı dönüşecek.”Hay seni yetiştiren anaya babaya!” mı denecek. Allah korusun!Hayırlı evlat yetiştirmek bu yüzden çok önemli.İşte eski insanların evlilik öncesi soy sop araştırması bu yüzdendi mayası nasıl bu yüzdendi. Şimdilerde evi arabası var mı ya döndü maalesef….

Sana bir maya veriliyor.Başlıyorsun karnında büyütmeye.Şanslıysan hiç bulantı kusma yaşamazsın.Eğer değilsen üç ay belki altı ay dokuz ay’a kadar çekenler varmış bu durumu Allah yardımcıları olsun.Bu bulantılarla kilo vermeye başlarsın.Her şey kokar tiksinirsin.Tam rahatladım derken beşinci aya doğru mide kursak yanmaya başlar.Halk dilinde saçları çıkıyordur.Ayaklar şişer ,varisler başlar.Sonra sonra karnın büyür ağırlaşmaya başlarsın yürürken ağdırırsın sağa sola.Karnın çatlar ve  o kaşıntısını söylemeyeyim deve de kulak kalıyor artık.(okurken ne kadar çabuk okunuyor basit geliyor öyle değil mi?)
Tabi bu süreçte haram lokmalardan haram olan her şeyden kaçınmak ilk vazifemiz.Çünkü terbiye ailede başlar sözünü,Ben; terbiye, anne karnında başlar diye değiştirdim.Hele çalışan bir anne adayıysa .
Bir zorluk daha da ağırlaşır,ayaklarına kapanın o kadının.
Bebek büyüdükçe anne geceleri uyuyamaz karnında ki bebeğin kıpırtısından bir de uykusuzluk eklenir sanki doğduktan sonra uyuyabilecekmiş gibi.
Doğum;
Şöyle  bir bilgi var. İnsan vücudu en fazla 45 del (acı birimi) acıya dayanabilir. Fakat doğum yaparken, kadınlar 57 del kadar acı çekerler. Bu, aynı anda 20 kemiğin kırılmasına eşdeğerdir.
Bence onun hakkını kimse ödeyemez.”Doğumdan çıkan her kadın günahlarından arınmış çıkar “sözü anlatır  kadar zor bir süreç olduğunu.
Evlat ,önce kanınından hücrelerinden beslenir 
Sonra sütünden,sonra sonra devam eder gider.Ne annelik biter ne evlatlık…
Sana verilen mayayı şekillendirme sürecin başlar.İşte ben de kucağımda ki  küçük insanla kendimizce en doğru olan anneliği acemiliğimle deneyerek,tecrübe ederek yapmaya çalıştım.
Hala acemiyim.İlk gün  nasılsa hala yeni bir şey öğreniyorum.Ve bu öğrenme süreci ölene kadar sürecek.Onlar hep evlat ben de hep anne olarak.