Baktım ortalık tam aydınlanmamış, üstelik yatak sıcak oda soğuk, uykumu da tam alamamış gibi vücudumda hafif bir kırıklık… biraz daha kestireyim diye sıcak yatağın sinesine gömüldüm…dalıp gitmişim…gözlerimi tekrar açtığımda baktım saat dokuzu çoktan geçmiş pür telaş yataktan doğrulup sırtıma kalınca bir kazak giyip anamın odasına gittim. Baktım anam yorganı başına çekmiş, yorgan anamın soluklanmasına uygun belli belirsiz inip kalkıyor.

Sobanın akşamdan kalan boş kovasını dolusu ile değiştirip yaktım. Sıcak su güğümünü, çaydanlığı ve içinde iki yumurta olan yumurta cezvesini sobanın üzerine yerleştirdim. Ben pek aramam ya anam sever diye avludaki ekmek evinden iki üç biber getirip sobanın üzerine koydum. Sıcak sobanın karşısında ben, sobanın üzerinde biberler közlenmeye başladık. Közlediğim biberlerin kabuklarını soyup ince ince doğrayıp bir tabağa, sobada ısıttığım ekmek dilimlerine tereyağı sürüp ayrı bir tabağa koyup siniye yerleştirdim. Siniye sonra zeytin, peynir ve yumurta ekledim…

Bu arada anam kalkıp abdest alıp kuşluk namazını kıldı. Sonra gelip yer sofrasına diz çöküp oturdu. Sofra altı bezini dizlerinin üzerine çekti. Anam bağdaş kurmayı bilmez hep diz çöküp oturur. Siniye uzanıp yağlanmış ekmek diliminden küçük bir parça koparıp dişsiz ağzına attı, sonra biber tabağına uzanıp közlenmiş biberlerden de bir_iki parça alıp ekmeğin arkasından gönderdi. Daha biber ağzına girer girmez anamın küçücük yeşil gözleri oldu koskocaman bir misket…misketten alev fışkırıyor…yüzü oldu kıpkırmızı…ağzındaki biberle karışık ekmek parçalarını çıkarıp bana doğru fırlatıp attı…eğildim, başımın üzerinden vınlayarak geçen biberler arkamdaki duvara çarpıp divanın üzerine düştü…Bu arada anam,

“Gebermiyesice, ocağı sönmiyesice cavır köpek, nerden buldun bu zıkkımın biberini, beni ağılecen mi?” Diye ileniyor.. Ben hiç sesimi çıkarmadan eline bir parça ekmek tutuşturup, su sürahisine koşup bir bardak su doldurup getirdim. Ama anamın ağzının yangının sönmesi ve burnunun akıntısının dinmesi biraz zaman aldı… Közlenmiş biberler de bana kaldı…