Cumhuriyet sisteminin, demokrasinin, laikliğin, insan haklarının, adaletin ve sosyal devlet ilkelerinin önemini her an yeniden keşfettiğimiz bir yılı daha geride bıraktık.

2023 geldi kapımıza bekliyor, onu güzel geçirmek de bize kalmış, kavgalarla mahvetmek de…

Afganistan’da Taliban rejimi tarafından kızların üniversiteye gitmeleri yasaklanmışken, İran’da kadınların giyimi üzerinden siyasi rejimin baskıları ülkeyi ayağa kaldırmışken, bizler bu yeni yılı her şeye rağmen umutla ve sevinçle karşılayabiliyorsak; en büyük teşekkürümüz, yüzyıl öncesinde çağdaş ruhuyla hayatımıza dokunan Mustafa Kemâl Atatürk’edir.

Akdağ’ın sislerde kaybolduğu şu soğuk kış günlerinde sabahın erken saatlerinde ne zaman puslu ve sisli havalara denk gelsem, onu anımsarım istemsizce. Onun bir milleti zifiri karanlıklardan nasıl aydınlıkla buluşturduğunu düşünürüm. Zor günlerde liderliğin önemini hatırlarım.

Bazı insanlar doğuştan lider ruhludur meselâ, en puslu havalarda adeta bir kurt gibi keskindir görüşleri. Geceleri başlayan ve güneşle birlikte ortadan kaybolan sislerin doğanın renklerinde yarattığı koyuluk ve mesafelerdeki belirsizlik onları korkutmaz. Trafikte ulaşımı zorlaştıran sisleri dağıtmak için türlü yöntemleri vardır onların.

Akılla, bilimle, sanatla, edebiyatla, müzikle, matematikle, karizmanın her türlüsüyle sislerin içine dalmaktan çekinmezler. Duygu ve düşünceleri güneş misâli parladığında tüm sisleri dağıtabilecek kadar zekidirler üstelik. Bir devri kapatıp öbürünü açarlar milletlerine güvenip. Ne ışıklar söner onların gözlerinde, ne sisler felç eder insanların yollarını. Zordur elbet, imkansızlıklar içinde bile bütün sürüyü dağın zirvesine çıkarmak. İnişi de o denli tehlikeli olur. O zirveden puslu dağlara bakarken yanılıp da yakın sanmak uzakları, sapmak yanlış güzergâhlara mümkün değildir. Tüm gerçekler sisli havalarda bile gün gibi ortadadır.

Bazı insanlar vardır, yağmur gibi yağarken mermiler, onlar barış sofrasını kurarlar.

Asıl sanatları savaş olsa bile, aldıkları tüm eğitim askerlik üzerine olsa bile…

Üniformalarını çıkardıktan sonra; dünya siyasetini, dış politikayı, toplum dinamiklerini çok iyi bilen çağdaş liderler gelir yerine. Yağmurlar yağıp mermi sesleri dindikten sonra, fırtınalardan sağ kalanlarla, savaşları; medeniyetten uzak düşünce yapısını coğrafyalarından uzak kılarlar.

Böylesi liderler her daim saygıyla anılır, özlemle yad edilir, ve değeri her gün yeniden anlaşılır.

Afganistan, İran… Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye modelini örnek almaları açısından Atatürk’ün bizzat ilgilendiği iki ülke…

Modernleşme yolunda Türkiye’nin elindekileri hakları koruması ve ülkemizi yöneten/yönetecek isimlerin bu iki islam ülkesinin 100 yıllık tarihini iyi anlaması önemlidir.

Zira böylesi petrol ve enerji kaynaklarının sahibi/komşusu olan ülkelerde, jeopolitik açıdan dünyanın kalbi diye adlandırılan ülkelerde; demokratik, laik ve çağdaş olunmaz ise, olan ancak o ülkenin insanlarına olur.

İyi seneler dilerim.