Son yıllarda Türkiye’nin nüfus yapısı önemli bir dönüşüm sürecine girdi. TÜİK verilerine göre doğurganlık oranı çok azaldı. Elbette bu durumun başlıca farklı nedenleri vardır fakat yadsınamaz bir sebeple psikolojik etkileri arka planda oldukça önemli rol oynuyor. Toplumdaki aile kurumu yapısı değişmeye başladı. Ortalama evlenme yaşı önemli bir şekilde yükseldi, boşanma oranları giderek arttı ve artmaya da devam ediyor. Görünen o ki geleneksel aile yapısı yerini daha bireysel yaşamlar almaya başlayınca artık daha çok kariyer odaklı yaşam tarzları ortaya çıktı. Tabi yalnız yaşamanın etkilerini her anlamda görebiliyoruz artık kalabalık aile ortamları yok denecek kadar azaldı ve yerini 1+0 ve 1+1 evlerdeki butik hayatlara bıraktı. Azalan oda sayıları gibi azalan aile bireyi sayısıyla bir çok psikolojik sorunun ortaya çıkmaya başladığını söyleyebiliriz.
Ve maalesef geleceğe dair umutsuzluk, kararsızlık, yalnızlık... Bunların yaygınlaşması ciddi sorunları da beraberinde getireceği kaçınılmaz bir gerçektir.
Yalnızlaşan toplumda depresyon, anksiyete ve uyku bozuklukları gibi psikolojik sorunlar görülmeye başlar. Depresif ruh hali, İçsel boşluk, isteksizlik, yaşamdan kopmuşluk duygusu ülke insanımızın gündeminden hiç düşmeyen konularından.
Elbette bu duruma eklenen yüksek yaşam maliyetleri, barınma sorunları, iş güvencesizliği gibi sorunlar da genç bireyleri çocuk sahibi olmaktan da uzaklaşıyor. Gelecek kaygısı ve belirsizlik duygusu bireylerin gelecek inşa etme motivasyonu azaltınca da nüfus sayısını ve yapısını olumsuz etkiliyor.
Tüm bunlar göz önüne alındığında aile kurumunu iyileştirmek için yetkililer birtakım önlemler almak için bazı adımlar atamaya başladı. Yapılan hukuki desteklemelerle kadınların hem zihinsel hem de duygusal olarak anne rolünü içselleştirmeleri ve bu süreci kaygıdan uzak bir şekilde deneyimlemeleri için güvenli bir alan oluşturulmaya çalışılıyor. Kadınların psikolojik olarak anne olmaya hazırlanabilmeleri için doğum öncesi ve sonrası izinleri genişletildi. Bu durum psikolojik olarak kadının hamilelik döneminde hem fiziksel olarak dinlenmesine hem de annelik kimliğine hazırlanmasına fırsat tanıdı.
Kadınlar, hamilelik sürecinde veya çocuk sahibi olduktan sonra işten çıkarılma endişesi taşıdıklarında bu hem anne adayının stres düzeyini artırmakta hem de bebeğin gelişimini olumsuz etkileyebilmektedir. İş güvencesinin sağlanması ile de bu sorunların önüne geçilmeye başlandı.
Kurumsal kreş desteği ve emzirme saatleri gibi düzenlemelerle de anneliği daha kolay hale getirmesi sağlanmaya çalışıyor. Yapılan bu kolaylaştırıcı hamleler annelerin doğurganlık kararlarını etkileyecektir. Her alanda desteklenen anneler için ikinci ve üçüncü çocuk kararları artık kolaylıkla alınabilir olacaktır.
Unutulmamalıdır ki
Anne olmaya psikolojik olarak hazırlanabilen ve bu süreçte yalnız bırakılmayan kadınlar, daha sağlıklı bireyler yetiştirebilir. Elbette sağlıklı bireyler sağlıklı nesiller demektir.