ALMANYA VE KALİFİYE İŞÇİ GÖÇÜ

Dünya genelinde sürdürülen ekonomik ve siyasi düzenin içerisinde kendisini henüz tam olarak konumlandıramamış düşük gelirli ülkeler, bugünlerde yeniden kurulan dünya düzeninde rüzgâr ne yöne eserse o yöne savrulmaya müsait duruma geliyor.

Son yıllarda yaşanan siyasi, ekonomik ve sosyal gelişmeler, gelişmemiş veya gelişmekte olan ülkelerden ayrılarak; tabir-i caizse kaçarak, gelişmiş ülkelerde yeni bir hayata başlamak isteyenlerin sayısında ciddi bir artışa sebep oluyor.

Son yıllarda, yalnızca ülkelerinde iş bulamayanlar değil, yüksek eğitim seviyesi ve nitelikli iş gücüne sahip meslek grupları da başta Almanya olmak üzere gelişmiş Batı ülkelerine gitmeye çalışıyor.

Doktorlar, mühendisler, akademisyenler, sanatçılar vb. pek çok sektörden insan; gittikleri ülkelerde karşılaşacakları sektörel zorlukları, statü kayıplarını, dil ve kültür farklılıklarını da göze alarak Batı’ya göç etmeye çalışıyor.

Tüm bu talepleri en doğru şekilde değerlendirmeye çalışan ve güçlü bir ekonomiye sahip Batı ülkeleri ise çeşitli yasalarla, planlı bir şekilde ülkelerine nitelikli işgücü göçünün yolunu açmaya çalışıyor.

Örneğin, günümüzde nitelikli insanları kapabilmek için dünya genelinde çok büyük bir rekabetin olduğunu düşünen Almanya, Avrupa Birliği dışından nitelikli göçmenleri ülkesine çekebilmek amacıyla bütçe artırımına gidiyor.

Hangi şartta olursa olsun gençlerin eğitimine her zaman birinci önceliği veren Almanya’nın ekonomik gelişmişliğinde, kendi vatandaşları arasından nitelikli çalışan sayısında gördüğü eksiklikleri dışarıdan gelecek insanlarla tamamlamaya çalıştığını görüyoruz.

Yaklaşık yüz yıl önce çok ciddi bir ekonomik krizle boğuşan Almanya’nın, yüz yıl sonra bugün nitelikli göçmenlerin gitmek istediği en güçlü ülkelerden birisi olması, gerçekten örnek alınacak bir ekonomik başarı hikayesi olarak karşımıza çıkıyor.

Almanya tarihine kısaca bakarsak, her kesimden insan için çok cezbedici bir ülke haline nasıl geldiğini daha iyi anlayabiliriz.

Birinci Dünya Savaşı’ndan ciddi bir borç ve toprak kaybı ile çıkan; parası günden güne eriyen, her gün adeta dört nala koşan yüksek bir enflasyonla boğuşmak zorunda kalan Almanya, savaş tazminatını bile ödemekte zorlanmış ve para basarak bu sorunu atlatmaya çalışmıştı. Ancak bu şekilde kalıcı bir çözüm sağlayamayacağını anlayan Almanya, daha sonra ilk iş olarak, para birimi Mark’ın istikrarını sağlamış ve enflasyonu çok düşürmeye çalışmıştı.

Sanayi Organizasyonu adlı bir sistemle bankalar, iş adamları ve sendikalar bir araya getirilerek ülkeye kredi girdisi sağlanmıştı. Adil ve şeffaf bir vergi sistemiyle, gençlerin zorunlu olarak iş öğrenme kamplarına katılımıyla, kendi kendine yetebilme üzerine kurulu bir sanayileşmeye yönelerek, hem ülkenin parasının değerini arttırmışlar hem de işsizlik sorununu çözebilmişlerdi.

İkinci Dünya Savaşı’na doğru ise, özellikle savaş sanayisine önem vererek bugünkü dünya devi Alman markalarının temellerini atmışlardı.

Bu süreçte Almanya 1955’lere doğru büyüyen işçi açığını gidermek amacıyla İtalya, Yunanistan, Portekiz, Türkiye gibi ülkelerden işçi almaya başlamıştı.

Soğuk Savaş’ın etkisiyle Doğu ve Batı olarak ikiye bölünmüş Almanya’nın 1990’da birleşmesinden sonra Alman ekonomisi oldukça zorlu bir yirmi yıl geçirdi. Ancak 2008 küresel ekonomik kriz sonrasında; hem işsizlik oranındaki düşüş hem de doğru bir bütçe performansı ile Avrupa’nın en iyisi haline gelmeyi başardı.Almanyayüksek dış satım girdisi ile dünyanın üçüncü büyük ihracatçısı konumuna gelmeyi başardı.

Almanya’yı neden mi anlatma gereği duydum. Çünkü, ülkemizde son dönemde yaşanan gelişmeler nitelikli işgücüne sahip yüksek eğitimli vatandaşlarımızın da artık Türkiye’den göçerek başka ülkelerde yaşama isteğini arttırıyor. Bu gayretleri tersine döndürmek ve yetişmiş insan gücümüzü kaybetmemek çok büyük önem arz ediyor. Almanya örneğinde olduğu gibi, ekonomik krizlerden başarı ile çıkabilmenin en önemli yolu, elindeki insan gücünü doğru değerlendirebilmekten geçiyor. Türkiye de bu kapsamda ülkemizden giden yetişmişvatandaşlarımızı geri ülkemize döndürebilmek amacıyla çeşitli projeler yürütüyor. Bu projelerin devamlı bir şekilde takip edilmesi insan gücümüzün verimli değerlendirilebilmesi açısından büyük önem arz ediyor.