Güneş…yorgun dingin….aşağılara doğru sarkmış….ışınları artık daha az yakıcı…dalgaların sanki öz güvenleri artmış sahile daha hızlı geliyorlar…köpükler..gittikçe daha büyüyor…fışırtılar..foşurtuya dönüşüyor….dalgalar arasındaki geliş gidişler daha da sıklaşıyor…Denizin maviliği..mavilikten açık laciverte dönüşüyor….uzaktan uzaktan yaklaşan gün batımı….gün batımının peşi sıra akşam…akşamın arkasından karanlık….karanlıkla beraber gece…gece ile beraber içimde gitgide büyüyen bir korku…bir çaresizlik…akşam nereye…nerede..nasıl.sığınacağım…Bu düşünceler içinde yürüyorum…hafiften kulağıma gelen bir gitar sesi adım attıkça daha da netleşiyor…biraz daha ilerleyince baktım büfeler arasında gencecik..kızlı oğlanlı bir grup hem gitara eşlik ediyor hemde dans ediyorlar….onlara doğru yürüdüm…iyice yaklaşınca…biraz aralıklı durup oturdum…sırt çantasını yere bıraktım…çoğu…belki de hepsi beni şöyle bir süzüp görmezden geldiler ….hem şarkı söylüyorlar…hem biradır…rom dur cin dir içkilerini yudumluyorlar…bir süre sonra içlerinden bir delikanlı…kapkara gözlü…incecik sırım gibi..kapkara yüzünde sımsıcak bir gülümseme…!Hadi adamım öyle kös kös oturma gel aramıza katıl,seni yemezler!’deyip elimden çekip dans edenlerin arasına itti…Müziğin ritmine uymaya çalışıp biraz sallandım…belkide sallanır gibi yaptım…Biraz sonra dans etmeyip kenarda oturdukları yerden tempo tutanların yanına oturdum…otururken ‘selam çoçuklar !’emeyi unutmadım…Kös kös oturmama içi dayanmamış olmalı..kızlardan biri elindeki yarıya kadar içilmiş bira bardağını uzattı…’tadını çıkar arkadaş!’Almazlanınca gülerek ‘iç yoksa tependen aşağı dökerim!’deyince baktım pabuç pahalı…aldım yudumlaya başladım…ohhhh buz gibi…serin serin ilaç gibi geldi…bir iki yudum sonra şişeyi sahibine doğru uzattım…’bende yedeği var!’deyip almadı…Kendimi müziğin ritmine…dans edenlerin neşesine kaptırmam dan mı bilmiyorum…hızlıca güneş kaçtı….önce alacası sonra koyusu karanlık çöktü…uzaklarda belli belirsiz bir ay….ayın kendine bile yetmeyen soluk aydınlığı..ışıyan elektrik direkleri…elektrik lambalarının uzağında yıldızlar..gittikçe daha zor seçilen.yüzler…gözler…..boşalan şişeler…gitardaki yorulan parmaklar…uykusu gelen melodiler….Önce gitar sustu….siyah tulumunu giydi…arkasından gitarcı oturduğu yerden doğruldu….söz birliği etmişcesine dans edenler durdu…oturanlar doğruldu….boş şişeler poşetlere oturdu..Oturdum oturduğum yerde…boş şişelerden birinin yerinde olmak istercesine…İçimde büyüyen bir tedirginlikle izliyorum gidişlerini…en arkada gidenin adımları yavaşladı….başını çevirip arkasına bana doğru baktı…bir kaç adım daha gidip tekrar baktı…..iyice yavaşladı..yavaşladı..yaaavaaşlaaadı ve durdu…Durduğu yerde..bir an öylece durdu…eminim…ikilem içinde..bir yanı ‘..Çek git…kimse kim…sana ne…’diğer yanı’Bak bakalım niye öylesine orada kala kalmış ..’diyor…Döndü geldi…bir kaç adım ötemde durdu..Gözlerini göremiyorum…karanlık izin vermiyor…Sordu…sesi içten..’Adamım niye hala burada sın ? Niye kalkıp nerede kalıyorsan araya gitmiyor sun?’Bir süre suskun kaldım…nasıl bir yanıt vereceğimi bilemedim…Sonra yavaş yavaş tek tek Türk olduğumu,okula giderken paramın bittiğini..tekrar para biriktirmek için Miami’deki önceden çalışmış olduğum gemide iş aldığımı ama işe başlayabilmem için giriş-çıkış yapmam gerektiğini …çıkış yaptığımı ama giriş yapamadığımı anlattım..sessizce dinledi..İstersem bu gece misafiri olabileceğimi…yarın bir çaresine bakılabileceğini söyledi..Kalkıp yürüdük…