Aşağıdaki nedenlerle bir genel af kanunu zorunluluk haline gelmiştir:

· Adliye Sisteminin İşleyişi: Maalesef Türkiye’de iyi işleyen bir adliye sistemi yok. Mahkemeler dosya yoğunluğu nedeniyle 3-5 ay aralıklarla duruşma günü vermekte, hakimler bir günde 40-50 duruşmaya çıkmaktadırlar. Bu şekildeki bir sistemde hakimler ceza dosyalarına tam nüfuz edememekte ve adil yargılanma hakkının ihlali kaçınılmaz hale gelmektedir. Kanun yolları, yargısal hataların düzeltilmesi için etkin bir mekanizma olma işlevini yerine getirememektedir.

· Örgüt Üyeliği Suçu Nedeniyle Meslekten Atılan Hakimlerin Verdiği Kararlar: 15 Temmuz darbe girişiminden sonra yaklaşık 4500 hakim meslekten ihraç edildi. İhraç edilenlerin büyük bir kısmı örgüt üyeliği suçu nedeniyle yargılanmaktadır. İhraç edilen hakimlerle ilgili ceza mahkumiyeti kararları kesinleştiğinde; bu hakimlerin verdiği kararlarla mahkum olan kişiler 5271 sayılı CMK m.311 gereği yargılamanın yenilenmesi başvurusu yapabilecektir. Böylece mahkemeler iş yapamaz hale gelecektir. Ceza hukuku, diğer tüm bilimler gibi temelinde mantık bulunan bir bilimdir. Kendisi örgüt üyeliğinden mahkum olmuş bir hakimin, yasadışı örgütsel faaliyet yürüttüğü sırada usulüne uygun adil bir yargılama yapabileceğini savunmak abesle iştigaldir.

· Cezaevi Koşullarının İnsan Haklarına Aykırılığı: Cezaevleri dolmuş taşmış vaziyettedir, 10 kişilik koğuşlarda 30-40 kişi kalmaktadır. Ceza, insan haysiyetine uygun infaz edilmelidir. Cezaevi idaresi, mahkemenin kararını infaz ederken hükümlüyü ek yükümlülüklere tabi tutamayacağı gibi infazı ağırlaştıran koşulları da ortadan kaldırmalıdır. Cezaevlerindeki yoğunluk nedeniyle hükümlülerin aileleriyle yüz yüze veya iletişim vasıtaları yoluyla iletişim kurması dahi büyük bir probleme dönüşmüş durumdadır. Cezaevleri ile mahkemeler arasındaki mesafenin uzunluğu nedeniyle, cezaevi ring araçlarında nefessiz kalarak uzun mesafeleri kat etmek zorunda kalan tutuklular tüm yargılama boyunca adeta işkenceye maruz kalmaktadır.