Bu çalışmalara Denizli’nin de son yıllarda yoğun biçimde katılmaya başladığını sevinerek görüyoruz. Özellikle ilimiz üniversitesinin yaklaşık 2005 yılından bu yana çalışmalara katılıyor olması bizler için sevindiricidir.

Denizli – Çivril de dâhil olmak üzere Myriokephalon Savaşı’nın gerçekleştiği yer tahminlerinin sayısı şimdilik irili ufaklı on dört veya on beşi buluyor. Diğer il ve ilçelerde savaşın gerçekleştiği yerle ilgili her birine bir veya iki görüş düşerken, bizim ilçemiz Çivril’de Düzbel Geçidi, Kûfi Çayı Boğazı ve Harhıl (Harıl) Boğazı olmak üzere üç görüş var. Bunlardan en eskisi Düzbel Geçidi görüşü. Bu görüş yaklaşık 1890’lı yıllarda İngiliz arkeologu tarafından ortaya kondu. Kûfi Çayı Boğazı görüşü ise yaklaşık 1984’lü yıllarda ileri sürülmeye başlandı. Harhıl Boğazı görüşü ise henüz iki üç yıllık bir mevzu ve henüz taraftar bulabilmiş değil.

Demin de sözünü ettiğim gibi W. M. Ramsay tarafından İlk kez ileri sürülen Düzbel Geçidi, 1944 yılında Feridun Dirimtekin tarafından Konya ve Düzbel adlı kitabı yayınlandıktan sonra daha da önem kazandı. Günümüzde geçen yılki Kızılören çalıştayında Selçuklu istihkâmları olması kuvvetle muhtemel kalıntıların bulunması Düzbel Geçidi görüşünü kuvvetle güçlendirdi.

Daha önceden de sözünü ettiğim gibi Myriokephalon Savaşı ve Düzbel Geçidi adlı kitap çalışmamın son düzeltmelerini yapıyorum. Öyle umuyorum ki yakın zamanda ilgili okurların elinde olacak. Bu sayede Bu savaşın yeriyle ilgili birçok görüş benim çabalarım sayesinde geçerliliğini yitirecek. Bunların en başında geleni Kûfi çayı Boğazı görüşü olacak. Daha önce yine Genç Çivril gazetesindeki köşemden Myriokephalon savaşı Kûfi Çayı Boğazı olmaz başlıklı yazılar yazmış idim. Ancak tahmin ettiğim gibi tek tek cevap verme ve karşı görüş belirtme yerine, duymazdan, görmezden gelme yolu seçildi. Özellikle Çivril’de bu görüş öne çıkarılmaya çalışıldı. Peki, sormak gerekir önemli bir bölümü yine Denizli – Çivril sınırları içinde olan Düzbel Geçidi üvey evlat muamelesine müstahak mı?

Yaklaşık kırk yıldır Myriokephalon savaşı konusuyla ve nerede gerçekleştiğiyle ilgiliyim. Bilenler iyi bilir, bu konuda geniş bir kütüphanem var. Buna kimi yabancı yayınlar dâhil. Ancak her platformda engellenmeye ve yok sayılmaya çalışılıyor. Ancak kırk yıldır bu tavır sergilendiği için beklemediğim bir durum değil.

Tarihsel yayınlardan ve ilgili makalelerden okuduğuma göre, hiçbir tarihsel yayında Kûfi Çayı Boğazı’ndan ve bu boğazda Myriokephalon Savaşı’nın gerçekleştiğinden bahsetmiyor. Sarıbaba Tepesi’nde Myriokephalon kalesinin olduğundan da. Elbet başka hususlar da söz konusu. En önemlisi Niketas Khoniates’in Historia adlı eserinde Bizans ordusunun geldiği yol belli ve Eumeneia’dan da hiç konu edilmiyor.

Şunu açıkça ifade etmek gerekiyor ki, Çivrilliler olarak Kûfi Çayı Boğazı gibi temelsiz ve tarihi gerçeklerden yoksun bir görüşü savunmaya devam edildiğinde hiçbir şey elde edemeyiz. Kişileri görmezden, soruları duymazdan gelme gibi uygulamalarla bir yere varılamaz.

Daha önceki yazılarımda Kûfi Çayı Boğazı görüşünü savunan akademisyenlere, konuyla (aynı görüşü savunan) ilgili hocalara sorularımı yineliyorum: Hangi tarihi yayında Kûfi Çayı Boğazı’ndan söz ediliyor? Bizans ordusu Khoma (Homa)’dan Kûfi Çayı Boğazı’na nereden gelip girmiş? Bizans ordusu (Eğer Kûfi Çayı Boğazı’nda savaştı iseler) savaş yenilgisinden sonra Sublaion’u nereden gelip yıkıyor? Tzibritze’nin (yanlış olduğu bile bile) Çivril olduğu ileri sürüldüğüne göre, Çivril’in ilk yerleşim yeri Kûfi Çayı Boğazı içinde mi idi diye sormak gerekiyor. Tzibritze savaşın gerçekleştiği geçit içinde idi. Böyle iddia sonucunda ilçemiz Çivril’i bu boğaz içinde aramak gerekecektir. Çivril’in ilk kuruluşu Kûfi Çayı Boğazı’nda mı gerçekleşti?

Aslında bu sorular çok. Sayın hocalar bu sorulara kanaatlerinizi değil, tarihsel yayınlardaki bilgileri kanıt göstererek cevap veriniz. Eğer veremiyorsanız, Kûfi Çayı Boğazı’nı savunmaktan vaz geçiniz.

Kûfi Çayı Boğazı görüşü tarihi yayınlardaki gerçeklerden uzaktır. Hayali ve kurgusal şeylerle bu ve benzer görüşleri tarihi yayınlardaki gerçeklere uyarlayabilme mümkün değildir. Geçmiş yıllarda da bunu deneyenler çok oldu. Ancak aslolan dün olduğu gibi bu gün de yarın da tarihsel gerçeklerdir. Tarih, doğası gereği zorlamaya gelmez. Konuya, hem ülke içinde hem de ülke dışındaki çalışmalar ve araştırmalar bütününü iyi bildiğim için doğru bir biçimde Düzbel Geçidi görüşünün gündeme geliyor. O halde yanlışta ısrar niyedir? Kûfi Çayı Boğazı görüşünü desteklemek için hangi kriterler gelişmiştir? Bizler Myriokephalon Savaşı’nın gerçekleştiği yeri Çivril dışına kabul ettirme gayretini sürdürürken, bir bakıyoruz ki Çivril’de tarihsel destekten yoksun Kûfi Çayı Boğazı görüşü yeniden gündeme getiriliyor. O halde sormak gerekir, konuyla ilgili tarihsel gerçekler bağlamında ne değişti? Eğer bir değişim varsa, bu değişim tarih camiasına açıklanması gerekir.