Propaganda her zaman işe yarar. Bunu çok iyi bilen ve hitabette çok da başarılı olamayan Hitler, Almanya’da propaganda yapmak adına bir bakanlık kurmuştu. Bu bakanlığın başında da kendinden emin, sakin ve eğlenceli konuşmaları ile halka seslenme becerisinde ustalaşmış olan Dr. Paul Joseph Goebbels bulunuyordu.
Felsefeciydi Goebbels. Doktorasını yaptıktan sonra önce gazeteci daha sonra da banka memuru ve borsacı olarak çalışmıştı.
Hitler’den dört yıl sonra 1924′ te partiye üye oldu. Kısa zamanda yeteneği ve zekâsıyla parti içinde yükseldi. Partinin Berlin Bölge liderliğine atandı.
On yıl önce partinin Führer’i olmuştu Hitler. 1929 Dünya ekonomik krizi ortalığı yakıp kavuruyordu. Tüm dünyada olduğu gibi Almanya’da da işsizlik, açlık ve yoksulluk halkı canından bezdirmişti. Başlarda küçümsenen Hitler sessizce örgütleniyordu. Liberal ve Sosyalistlerden de destekleyenleri boldu. Ordu içinde de elleri vardı. Lümpenler, işsizler ve mafya ilk potansiyel yandaşların başında geliyorlardı.
1931 yılı genel seçimlerinde yüzde 18,3 oranındaki oylarıyla ikinci büyük parti oldular. Hemen iki yıl sonrada koalisyon ortağı. Hitler’in yolu açıktı artık. Aynı yıl Başbakan olarak başa geçti.
Önce SA ve SS Birliklerini yardımcı polis teşkilatı olarak ilan edip en yeni silahlarla donattı. Parlamento da geceli gündüzlü çalıştırılarak, binlerce yasa bir gece de değiştirilmeye başlandı. Polis sayısı ve yetkileri artırıldı, istihbarat teşkilatları güçlendirildi. Fişlemeler, takip edilmeler sıradan bir iş haline geldi. Tüm muhalifler devlet aygıtından temizlenmeye başlandı. Bürokraside, yargıda ve orduda yandaşlar etkin hale getirildi. Ders kitapları değiştirilmeye, eğitim ırkçı bir temele oturtulmaya başlandı.
Parti iktidara yerleştikçe her şeyin hâkimi olmaya başladı. Hitler’e ölümüne sadık bir kadro yavaş yavaş ülkede köşe başlarını tutar hale geldi. Onun en yakın arkadaşlarından biri ve en sadık yandaşıydı Paul Joseph Goebbels, ırkçı ve faşist görüşleriyle Hitler’in gözdesiydi. İktidarın Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanlığı’na getirildi hemen.
Çağının en büyük yalancısıydı. Alman halkının zafiyet ve hassasiyetlerini iyi tahlil ederdi. “ Büyük Yalan Teorisi” tekniğini kullanmada bir numaraydı.
*İnsanların beyin tembelliğine dayanarak hareket edin.
*Bir söylemi sürekli tekrarlarsanız, halk o söylemin nereden geldiğini unutur ve kendi fikri gibi benimser.
*Söylediğiniz yalan ne kadar büyük olursa o kadar etkili olur.
*Halk, büyük yalanlara küçük yalanlara göre daha çabuk inanır.
*Hatalı olduğunuzu ya da yanlış yaptığınızı asla kabul etmeyin.
*Yalan söyleyin mutlaka inanan çıkacaktır.
*Asla kabahat ve suç üstlenmeyin.
*Kendinizi savunmak yerine sürekli karşınızdakileri savunmada bırakın.
*Sadece bir rakibinize odaklanın ve kötü giden her şeyi O’nun üzerine yıkın.
*Önemli olan aydınlar değil kitlelerdir. Çünkü onları kandırmak kolaydır.
gibi on yedi temel ilke üzerine şekillendirmişti propaganda tekniklerini.
Güçlendikçe Almanya’daki bütün haber kaynakları üzerinde tam kontrol sağladı. Radyo, basın, yayın evleri, sinema, tiyatro ve tüm kültür-sanat faaliyetleri onun denetimi altındaydı. Şarkı ve şiirlerdeki her söz, tiyatro ve film metinlerindeki her kelime denetlenip onaylanıyordu. Bir tek eleştirel söze izin yoktu. Gündem sık sık değiştiriliyor, Alman halkının beyni yavaş yavaş yıkanıyordu. Bilgi kirliliği almış başını gitmiş, gerçekler görülmez ve duyulmaz olmuştu.
Hitler’in tüm konuşmalarını o hazırlar, Hitler coşkulu bir dille sadece okurdu. Hitler için çizdiği görüntü insanları yüreğinden vurur cinstendi. Hitler gariban bir aileden gelme ve tam bir halk çocuğu olarak sunulurdu topluma. Eli açıktı, dost ve yakınlarını koruyup kollamaktan geri durmazdı. Yiğit ve yürekliydi. Haksızlıklara uğramış, mağdur edilmişti hep. 1923 yılında hapse atıldığında gık bile demeyip, aman dilenmemişti hiç.
“Demokrattı” Hitler.” Özgürlük ve vatan sevdalısıydı”. Seçimle işbaşına gelmişti ve kurduğu rejimin adı “ Demokratik Cumhuriyet”ti. Alman halkı ve vatan toprağı için can vermeye hazırdı. Bunun içindi kavgası, kendisi için asla hiç bir şey istemiyordu. Her şey ülkesi ve milleti içindi. Tüm bu nedenlerle Hitler sonuna kadar desteklenmeliydi.
Böyle bir algı yaratılmıştı ülkenin dört bir yanında. Tam bir komplo ustasıydı Goebbels. Eline geçirdiği basın sayesinde hedefe aldığı muhalif parti, kişi, kurum ve kuruluşları önce yıpratır, son darbenin vurulmasının bütün psikolojik ve sosyal şartlarını hazırlardı.
SA’lar ve SS’ler işi tamamlar muhalefet yok edilip, susturulurdu. En büyük düşman Yahudiler, Marksistler ve Sosyal Demokratlar olarak ilan edilmişti. Sabotajlar, suikastlar, faili meçhuller sıradan bir olay haline gelmişti.
En büyük komploları ise 1933 yılının Şubat ayında Parlamento binasının yakılması oldu. Yangını çıkaranlar vatan düşmanı komünistler olarak duyuruldu dört bir yana.
Fırsat bu fırsat yangının ertesi günü tüm insan haklarını askıya alan yasa çıkarıldı parlamentodan. Hitler’e dört yıl için olağanüstü yetkiler verildi. Son demokrasi kırıntıları silinip atıldı. Yargı bağımsızlığı tamamen ortadan kaldırıldı.
Düzmece iddialar ve suçlamalarla binlerce muhalif tutuklandı, işkenceye uğradı. Parlamento da bu fırtınadan nasibini aldı. Komünist ve sosyal demokrat milletvekillerinin tümü tutuklandı. Aydınlar, sanatçılar, işçiler, öğrenciler üzerine demir bir yumruk indikçe indi. Örgütlenme özgürlüğü askıya alındı. Başta sendikal faaliyetler olmak üzere tüm gösteri ve eylemler yasaklandı. Muhalif partiler, sendikalar ve tüm dernekler bir bir kapatıldı. Yahudiler tamamen imha edildi. Sadece Nazi yanlısı örgütlenme ve faaliyetlere izin vardı.
Nazi partisinin diktatörlüğü pekişmişti artık. Halk sessiz bir yığın haline dönüştürülmüştü. Çatlak hiçbir sesin çıkması mümkün görülmüyordu.
Artık sıra tüm dünyayı dize getirmeye kalmıştı. Geçirdiği çocuk felci nedeniyle bir ayağı özürlüydü büyük yalancının. Dünya savaşı sırasında askere gitmek istemiş, ancak ayağı nedeniyle askerliğe kabul edilmemişti.
Yıllar sonra savaşın karar vericisi, ilk ve en istekli savunucularından da biri olmuştu. Alman halkını büyük ölçekli bir askeri çatışmaya hazırlamak için elinden gelen her şeyi yaptı. II. Dünya Savaşı sırasında diğer Nazi liderleri ile değişen ittifaklar kurarak gücünü ve nüfuzunu artırdı.
1943 yılı sonlarında savaşın Almanya aleyhine dönmesinden sonra propagandalarını iyice artırıp, başta Almanya olmak üzere tüm dünyayı serseme çevirdi. Savaşın son yıllarında ilan edilen top yekûn savaş projesinin de mimarı yine oydu.
Hitler’e çok sadıktı, onu asla terk etmedi, son ana kadar Hitler ile Berlin’de kaldı. 1945 yılında görevi son bulunca bunalıma girdi. Hitlerin intiharından sonra o da tutunamadı. Son saatlerinde karısı Magda Goebbels önce altı çocuğunu zehirleyerek öldürdü. Ardından Goebbels önce karısını sonra da kendisini vurdu. Karısının ve kendisinin vasiyeti üzerine cesetleri yakıldı.
Bugün hala hemen her görüşteki insan onun propaganda konusunda ki yeteneğini kabul eder, üniversitelerin iletişim bölümleri öğrencilerine Goebbels’in ses kayıtları dinlettirilir.
“ Büyük Yalan Teorisi” isimli ders, batıda bazı okullarda okutulmaya devam ediliyor. Birçok siyasi parti, oluşum ve politikacı onun yöntemlerini uygulayıp iktidarın sahibi oluyor. Goebbels’in kandırma ve uyutma yöntemleriyle insanlar hala kandırılıyor, sömürülüyor. Ama bir çok ülkede bir çok insan hala onun kim olduğunu bile bilmiyor!