-Siz Ermenilere soykırım yapıp, bir milyondan fazla Ermeni’nin ölümüne neden olmuşsunuz! Deyince,

Bir an için sanki dondum kaldım. Gayri ihtiyarı kaşımın altından Mel’e baktım; acaba Ermeni asıllı mı, yoksa aydın duyarlılığı içinde mi konuyu kurcalıyor soruları kafamın içinde cirit atarken…Kıvır kıvır sapsarı saçları, iri mavi gözleri, bembeyaz teni ile hiç de uzaktan yakından bir Ermeni’ye benzer yanı yoktu Mel’in. Hem öyle olsa; beni yeni yıl için evine davet edip Los Angeles’a niye götürüyor olsun ki? Bir ara gözüm arka koltukta uyuklayan Mary’e takılıp; acaba onun bir Ermeni yakınlığı olabilir mi, diye aklımdan geçirirken bir yandan da konu ile bildiklerimi toparlamaya çalışıyordum… Kalleşçe katledilen Los Angeles Başkonsolosumuz Mehmet Baydar ve konsolos Bahadır Demir’in kanlar içindeki görüntüleri gözümün önünde canlanıp içimi tarifsiz bir öfke bulutu sararken önce işin kolayına kaçıp,”biz gencecik bir Cumhuriyetiz, bahsedilen olay olmuşsa bile biz Cumhuriyeti kurmadan önce olmuş…” demek geçti ise de hemen bu fikri zihnimden kovaladım. Yedi düvelle savaş halinde olan dişleri dökük yaşlı bir aslana benzeyen Osmanlı, Osmanlı topraklarından en büyük parçayı kapma hırsına bürünmüş İngiliz’i, Fransız’ı, İtalyan’ı yetmezmiş gibi “size devlet kurduracağız!” diye kandırılan, yaklaşık bin yıldır Türklerle birlikte yaşayan Ermenilerin, Rus ordularına katılarak akla hayale gelmedik mezalimi yapmaları üzerine, bunu bertaraf etmenin tek yolunun Ermenileri toplayıp ülkenin zarar veremeyecekleri bir köşesine zorunlu göçe (tehcir) tabi tutmanın tek çare olarak görüp uygulanması…ama sayıları binlerce olan bu insanların insani koşullarda göçünü gerçekleştirebilecek ne yeterli ulaşım aracı, ne yeterli yiyecek, ne yeterli tıbbi malzeme ne de yeterli güvenlik elemanı sağlayabilmenin “birinci dünya” boğuşması içindeki Osmanlı için nerede ise olanak dışı olması…Nerede ise korumasız durumdaki Osmanlı’nın en hatırlı, en zengin halkı olan bu zorunlu göç edenlerin taşıyor olabilecekleri servet Doğu Anadolu’daki Kürt çetelerinin gözlerini kamaştırmış ve denk getirdikleri yerde baskınlar vererek bir çok ölümlere neden olmuşlardır.

1912 yılında yapılan sayıma göre Osmanlı kayıtlarında yaklaşık l.2 milyon Ermeni olduğu, İstanbul ve Ege’deki Ermenilerin göçe zorlanmadığı, göçe zorlananların üç yüzden fazlası, hedeflenen Suriye topraklarına intikal ettiği göz önünde tutulursa sözü edilen bir milyon saçma bir rakamdır, kaldı ki 1921 yılında İngilizlerce yapılan Malta Duruşmasında, İngiliz Kraliyet başsavcısının bütün dayatmalarına, işgal altındaki Osmanlının tüm arşivlerinin ve ilgili devletlerin tüm belgelerinin ellerinde olmasına karşın BİR SOYKIRIMIN söz konusu olmadığının anlaşıldığı ve bunun üzerine Beraat kararı alındığını belirtip sustum.