Çivril bereketli bir ovada ekonomisi tarıma dayalı zengin bir belde. Son yıllarda artan akaryakıt, ilaç, gübre gibi girdi fiyatlarının ötesinde bir de su sıkıntısını fazlasıyla yaşar oldu. Benim çocukluğumun iklim döngüsü yok artık. Atmosfere salınan karbon türevi gazlar (kömür, petrol, doğalgaz) sera etkisi oluşturuyor, güneş ışınlarıyla ısınan dünya uzaya bu ısıyı yansıtamaz hale gelince ortalama sıcaklık her sene biraz daha yükseliyor. Buzlar eriyor, okyanus akıntıları yön değiştirip yavaşlıyor, alışılmadık aşırı yağışlar ya da kuraklık tüm dünyayı etkiliyor. Bu gidişatın çözümü bir başka konuda konuşulur. Benim vurgulamak istediğim, ülkeyi yönetenlerin yani siyasetçilerin bilimi umursamamaları… Geleceği öngörememeleri…

Sanırım 1990 yıllarıydı… Bir bilim dergisinde NASA’ nın 2020-2030 yılları tahminlerinde, ülkemizin İzmir’den Konya’ya bir düz hat çektiğimiz, hattın güneyinin giderek çölleşmiş bir arazi olacağı yazıyordu. Kuraklık artık belirgin olmaktan çıkıp mutlak gerçeğe dönüşeceğiydi. Galiba o günlere girdik.

İsrail daha o yıllarda damlama sistemine geçmiş, mevcut suyu en ekonomik kullanmanın yollarını arıyor, yanı sıra çölde topraksız tarım yapma koşullarını hızla geliştiriyor. Bizse mirasyedi gibi o yılları heba ettik, yanlış yatırımlara yöneldik, ovaları betona gömdük.

Susuzluk komşu köyleri biri birine düşürüyor, yer altı suları hızla çekiliyor… Korkarım yakın gelecekte obruk felaketlerini de yaşayacağız.

Ne yapalım bu durumda? Gözümüzü kapatıp “Nilüfer çiçeği” turizmine mi yönelelim? Yoksa merkezi hükümetin, ovaya acilen damlama sulama sistemini kurup bu soruna çözmesini mi? El ele verme günü değil mi bugün? Hiç bir siyasi parti ayrımı yapmadan el birliğiyle “seçmen” olmanın gücüyle, vatandaş olarak “hakkımızı aramanın” sorumluluğuyla haykırmak gerekmiyor mu? Sorumlu makamda oturanları zorlamak bugün değilse ne gün yapılacak?

Turizm mutlaka belde ekonomisine katkı yapar. Önceliğimiz ne? Gölü yeniden işlevsel kılmak mı? Hayaller içinde zamanı boşa harcamak mı?

Saygılarımla, esen kalın..