Buz gibi zehir gibi bir ses…sanki poyraz oldu…deli deli esti..beni kavrayıp kucaklayıp odanın boşluğuna savurup attı..”Gemide ki işe başlama tarihi beş gün sonra,niye erken gitmek istiyor sun?..!””Nassau’da kalacak param yok..ancak Miami’ye gidecek kadar param var..bu yüzden..””Bir buçuk yıl önce bir aylık turist vizesi ile giriş yapıp bir daha çıkmamışsınız..Yine öyle yapmayacağınız nereden belli?””Gemide para biriktirip yarım kalan okulumu bitirmeyi düşünüyorum…”Okulu bitirir bitirmez vatanıma geri döneceğim..ülkenizde kalma gibi bir niyetim yok…öyle bir niyetim olsa evlenir kalırdım…”Sesim ürkek…korkak ..panik dolu….”Üzgünüm size giriş izni vermem bana pek akılcı gelmiyor….Oysa akılcı davranmam için bana para ödüyorlar!”deyip hemen yakınında duran bir kaşeyi pasaportumun bir yerine bastı…sanki o damga yüreğimin orta yerine basılmışcasına soluğum kesildi… dizlerimin bağı çözüldü..Bana doğru itelediği pasaport bana ben pasaporta bakıyorum…elimi uzatıp alamıyorum…dokunsam sanki yanıp kavrulacağım..Aldım sonunda..Dışarı doğru yürüdüm….dizlerimin bağı çözük…beni taşımıyor….yere çöktüm..başım ellerimin arasında…öylece kalakalmışım…bir süre sonra çöktüğüm yerden doğruldum….Sırtımda bir sırt çantası…çantada bir iki tişört…şort…ucuz bir tenis raketi…ayağımda rengi atmış,eski bir kot pantolon..soluk bir tişört…ayaklarımda ucuz tenis ayakkabıları…Cebimde yarıdan fazlası içilmiş bir sigara paketi…on dolar kadar para…en kötüsü boşalıp yerlerde sürünen bir öz güven daha doğrusu öz güvensizlik..Yalpalama ile sendeleme arası bir yürüme ile sarsak sarsak. gümrük binasından dışarı çıktım..Sanki beni taşıması gereken ayaklarım yerine ben ayaklarımı taşıyorum…bekleşen taksilere doğru yürüyüp sordum “Şehir merkezi kaç para?”20 dolar”dediler….taksilerden uzaklaşıp biraz ilerde bekleşen iki delikanlıya doğru yürüdüm….Kılık kıyafetleri..sırtlarında sırt çantaları…öğrenciye benziyorlar…”Selam gençler..ne bekliyorsunuz…?”Biri yanıtladı”Şehir merkezine gideceğiz…gideceğiz de yirmi papel istiyorlar…yirmi papel’i verelim mi yoksa on üç kilometre yürüyelim de yirmi papel cebimizde mi kalsın…’ onun hesabındayız…”Gençler….on papele gitmek size uyar mı?deyince birbirlerinin yüzüne baktılar…sonra ikisi birden “Uyar..” deyince biraz uzakta bekleşenlere doğru gidip on papele razı iki kişi daha bulunca beşimiz,öbür taksicilerin pek sevimli olmayan bakışları arasında bir taksiye tıkıştık…Bedava taksi biraz moralimi düzeltir gibi oldu…