“Amca belki sende biliyorsundur ya buraya gelişim oğlun Aslan yüzünden. Şimdi kaşlarını çatıp, o cin gibi parlayan gözlerini gözlerime dikip ‘Hayrola!?’ der gibi baktığını görür gibiyim. Anlatayım; Geçenlerde Cambaz Memedin Mustafa ile sağdan soldan, içinde bulunduğumuz pek de hoş olmayan eskilerin deyimi ile ‘vaziyeti ahval’ den konuşurken söz eğitime, köyümüzdeki okumuş oranının azlığına falan geldi…Bende köyün okulla tanışan öncülerden,okuyup bürokrat, subay, profesör,…vb. olanları araştırıp sosyal medyada paylaşmanın üzerime düşen bir vefa borcu olduğu yolunda bir düşünceye kapılarak oğlundan Haydan Köyünün ilk nahiye müdürü ve kaymakam vekili olarak senin, köyün ilk tıp profesörü olarak kendisinin ve Los Angeles başkonsolosu olan torunun Can’ın resimlerini istedim. Aslan, resimleri gönderdi ama resimlerden biri Can’ın değil diğer torunun bir kargo şirketinde genel müdür yardımcılığı yapan Cem’e aitti. Ben bu arada senin doğum tarihini falan da bilmemin iyi olacağını düşünüp Aslan’a telefonla kısa mesaj attım. O da mesajı ben senin telefon numaranı istiyorum diye algılayıp o bildiğin muzip buna muzip denmez hınzırca bir ifade ile; senin işitme sorunun olması nedeni ile hiç telefonun olmadığından, şimdi uyumakta olduğun ışıklar içindeki öbür dünyada bir telefon edindi isen ve oradan bir şekilde dünya ile iletişim kurma olanağı varsa hemen kendisi ile iletişime geçmeni, zaten kendisinin de seninle iletişim kurmaya uygun bir telefonu icat etme çalışmaları içinde olduğunu bilmeni isteyip, senin Çivril’in Yunan işgalinden önce doğduğundan bu nedenle kesinlikle bir yunan piçi olmayıp özbeöz Oğuz Türkleri soyundan geldiğinden bahsedince ben de biraz ona gıcık olsun biraz da doğum tarihini falan mezar taşından kendim okurum, telefon numaranı da ona soracağıma doğrudan sana sorarım …” diye düşündüğüm için burada, başucundayım. Sen bizim böyle birbirimize takılmalarımıza falan boş ver, huzur içinde uyu. Ama yinede öyle bir şansın varsa lütfen bizi ara telefonum…