“BAĞIŞIKLIK VİRÜSÜ, VİRÜS İSE BAĞIŞIKLIĞI TETİKLİYOR”

Korona virüs tamamen bitse bile insanlarda psikolojik etkilerinin bir süre daha devam edeceğini öne süren Tolga Arslanoğlu; “Tüm dünyayı etkisi altına alan covdi-19 salgını ile ilgili gerek sosyal medyada gerekse yazılı ve görsel olarak doğru veya yanlış birçok şey görüyoruz. İster istemez bunlar bizim hayatımızı olumsuz etkiliyor. Kişinin gördüğü şeyleri ilk olarak kendisi araştırmalı ve doğru yanlış şeklinde ayırt etmelidir. Fizyolojik olarak bizim bağışıklık sistemimizi zayıflatıyor. Bilimsel olarak da kanıtlanmıştır. Çok fazla acıklı ve hüzünlü olay görüldüğü zaman bağışıklık zayıflar. Sonrasında aslında ikisi de birbirini etkileyen şeylerdir. Bağışıklık zayıflayınca virüse yakalanma riski artıyor. Ya da virüs olduğu için bağışıklık zayıflıyor. Birbirini tamamen tetikliyor. Aile ortamımızı etkiliyor. Maddi olarak tüm dünya etkileniyor. Sosyal olarak evlerimize hapsolmuş durumdayız. Eğitim bir yıldır kör topal idare ediyor. Ne kadar verimli kesinlikli tartışılır. Ama bu virüs hayatımızın her noktasına etki ediyor. Psikolojik olarak ele aldığımızda ilk olarak insanlar eve hapsolduğu için burada klostrofobi ortaya çıkıyor. Zorunlu olarak kapalı alanda kalma korkusu oluşuyor. Agorafobi dediğimiz topluluk içine çıkma korkusu baş gösteriyor. Panik, kaygı bozukluğu depresyon oluşuyor. Bu dönemde depresyon çok fazla görülüyor. Çünkü bugüne kadar alışık olunan hayat tamamen tersine döndü. En basiti temel ihtiyaçlarımız bile değişti. Onun için depresyon olarak sonuçlanan çok vaka var. Obsesif kompulsif bozukluğu ortaya çıkar. Bunlar takıntılardır. El hijyeni, maske takma, tokalaşma bunların hepsi aslında insanların içinde takıntı haline dönüyor. Yarın uzmanlar çıksa dese ki virüs tamamen bitti. Burada çoğu insan ellerini dezenfekte etmeye devam edecek, tokalaşmama, ev ziyaretleri, esnaf ziyaretlerini yapmaktan çekinecek. Virüsün tamamen kaybolduğunu bilecek ama bunun bir anda hemen hayatına uygulayamayacak. “ şeklinde konuştu.

“KAFEİN TÜRÜ AŞIRI KULLANILDIĞINDA KAYGIYA SEBEP OLUYOR”

Karantina ya da kısıtlama da kafeinli içeceklere dikkat edilmesi gerektiğini söyleyen Arslanoğlu; “Evde kaldığımız süre zarfında çay ve kahve tüketimin minimum seviyede tutmalıyız. Çünkü kafein türünde artış olursa uykumuz tamamen sekteye uğrayabilir ya da çok fazla da uyuyabiliriz. Kendimize kısıtlama koymamız gerekiyor. Çünkü uyku insan vücudunu direncini artıran şeydir. Uyku bizim için çok önemli. Kahvede buna her türlü sıkıntıyı yarattığı için minimum seviyede tutmamız ya da eski içtiğimiz gibi içmeliyiz. Kafein türü aşırı kullanıldığında kaygıya sebep oluyor. İnsanlar kaygıyı genelde sabah uyandığında hisseder. Uykudan uyanma ya da gece geç saatler bu kaygı oluşur. Kaygıyı ortadan kaldırmak için uyku düzeni çok önemlidir. ”dedi.

SALGIN BİTSE BİLE ETKİLERİ BİR SÜRE DAHA DEVAM EDECEK

“ACABA” SORULARI BİZİM HAYATTA KALMAK İÇİN GEREKLİ PERFORMANSI SAĞLAYACAK SORULARDIR”

Kaygı seviyesinin orantılı olması gerektiğini vurgulayan Arslanoğlu; “Covid-19’un kalıcı sonuçları olabilir. Çok fazla kayıplar yaşıyoruz. Mezarlıklar doldu, morg önlerinde sıra var. Bu tabi ki bir süre daha devam edecek. Bunun bitişini öngöremeyiz. Bu bizim meslek için falcılık olur. Bizim takıntılarımız kaygılarımız bir süre daha devam edecek. Sonrası için çok iyimser ya da kötümser bir tablo çizmek kesinlikle falcılıktır.İnsanın kaygı duyması ‘ya da’ ‘acaba’ soruları bizim hayatta kalmamız için gerekli performansı sağlayacak sorulardır. O yüzden kaygı seviyesi önemli. ”ifadelerini kullandı.

“ÇOCUKLAR BU DÖNEMDE AKSATILMAMALI”

Arslanoğlu, özellikle karantina dönemlerinde ikili ilişkilerin önemli olduğunu ifade ederek; “Karantina dönemlerinde psikolojik sağlığımızı korumak için her şeyi kendi süzgecimizden geçirip doğru veya yanlış şeklinde ayırt edip hayatımıza uygulamalıyız. İkili ilişkiler çok önemlidir. Fiziksel olarak zaten ikili ilişkiler minimum seviyeye inmiş durumdadır. Bunları görüntülü konuşma ile yapabiliriz. Eve kapanıp sanki dünyanın sonuna gelmişiz gibi bir psikolojiye kapılmamalıyız. Bu süreçte iletişim çok önemli. Sadece kendi sağlığımız değil ailemizin de psikolojisini iyi anlayıp analiz etmemiz gerekiyor. Burada çocuklar çok önemlidir. Günde en az bir 10 dakika ‘koca adam, koca insanlarmış ‘ gibi onları karışımıza oturtup sohbet etmeliyiz. Neler hissediyor, neler düşüyor. Virüse, dünyaya hatta ölüme dair. Anne ve babalar çocuklarının korkularını ve nelerden endişe duyduğunu konuşmalı. Ev içinde ara ara oturup bu süreci tartışmalı ve dertleşmeliyiz. Çocukların veya anne babaların öğrendiklerini birbirlerini aktarmalı ve bir şekilde beyin fırtınası yapıp aile meclisi oluşturup bunları etraflıca konuşulmalı. Çocuklar özellikle bu dönemde aksatılmamalıdır. Çocuklarla etkinlikler düzlenmeli. Sıcak ev ortamını ve hala dünya şu an kötü durumda olabilir ama yuva en güvenli alandır. Güvenli alan hala sıcak ve hiç bir şey değişmiş değil imajını sunmamız gerekiyor. ”diye konuştu.

Editör: Haber Merkezi