Deney şöyle:
Kafesimize aç bir güvercin ve 10 dakikada bir bu güvercine yem veren düzeneğimizi koyuyoruz. güvercin, yemin kokusunu alabildiği için derhal mekanizmaya doğru niyetleniyor ve kurcalamaya başlıyor. işlerin ilginçleşmeye başladığı nokta ise tam yemin verilme anı. Bu anda, yemlerin çevresinde dönmekte olan güvercin de var, kafası ile yemliği itelemeye çalışan da ve yemliğin üstünde kanat çırpan da. Bu güvercinlerin her biri o an yapmakta oldukları işi, ödüllendirilmeleri ile eşleştiriyorlar ve bu tip hareketlere ağırlık vermeye başlıyorlar. Bundan sonra yem gelsin diye kanat çırpan güvercinimiz, yemini almaya devam ediyor ve doğru yolda olduğuna inancını kaybetmiyor. Güvercinlerin bu sıkıntıya getirdikleri çözüm de “güvercin hurafesi” oluyor.
Daha sonra 70’lerde bu deney farelerle tekrarlanıyor. Yeni deneyimiz daha iş bitirici bir bilim insanının elinden çıkmış. Fareler yemlerini alabilmek için düzeneğin düğmesine 9 ila 11 saniye aralıklarla 2 kere basmak zorundalar. İlk günün sonunda tüm fareler düzeneği çözdükten sonra her farenin çözümü farklılık gösteriyor. Düğmeye bir kez basıp kafesin içinde iki tam tur atan da oluyor, düzeneğin üstüne çıkıp iki ayak üstüne yükselen de. Ama işi çözen farelerin hepsi bu yaklaşık 10 saniyelik ritüelleri bitince ikinci kez düğmeye basıyor ve yemini alıyor. Yani bir kez daha takım oynuyor.
Bir sorunu çözdükten sonra nasıl çözdüğümüzden emin olmak gerekmiyor. Çözerken izlediğimiz yolu ezbere tekrarlamak hiç yoktan iyidir diyoruz. Tahminimce türlü ilginç hurafeler de böyle doğuyor.