İDLİB’e yönelik harekâtta ise Ülkemize yönelmesi muhtemel göç hareketini önlemek, kabul edilebilir bir gerekçe olsa da, Uluslararası alanda tanınmış Suriye Rejiminin topraklarında icra ediliyor olması sorunları da beraberinde getirmesi muhtemeldir. Ülkemizi tehdit eden Bölücü Terör Örgütü’nün olmaması, başkaca grupların mevcudiyeti, Suriye Rejimi ile karşı karşıya gelmemiz ve arkasında Rusya’nın olması handikap oluşturmaktadır.

Esasen Türkiye’nin “Suriye’nin toprak bütünlüğünden yanayız” teziyle tezatlık oluşturuyor. Her zaman ifade ettiğim husus, bir kara harekâtının başarılı olabilmesi için karşı gücün hava gücünün olmamasıdır. Önceki harekâtlarda karşı gücün hava gücü yoktu. Burada ise karşı gücün hava gücü mevcut ve Türkiye’nin kendi hava gücünü kullanabilmesine yönelik tahditler bulunmaktadır.

ABD için önemli bir fırsat ise Fırat’ın doğusuna yönelik Bölücü Terör Örgütü ile olan birlikteliğini geliştirme ve yerleştirme imkânı bulacaktır. Türkiye İDLİB’e angaje olmuşken Fırat’ın doğusundaki gelişmelere tepki göstermesi oldukça yetersiz olacaktır.

5 Eylül 2012’de “Emevi Cami’sinde namaz kılacağız” diyenlerin yanlış dış politika uygulamalarına tanıklık ediyoruz. Yanlış Suriye politikası ile ülkemiz mülteciler ülkesine dönüştü. Demografik yapımız bozuldu. Ekonomimizi ve güvenliğimizi etkilemeye başladığı görülmektedir.

İçeride Bölücü Terör Örgütüyle mücadele devam ederken, Suriye’de 3 cephenin açılması, Libya ve Doğu Akdeniz’deki gelişmeler ile halen 6 cephe açılmış Ege’de 7’nci cephenin açılmasını da öngörmek mümükün. 7 cepheli bir mücadele kolay bir mücadele olmayacağı gibi sürdürülebilmesi de mümkün değildir. Tarih ders almayanlar için ibretlik olaylar ile doludur.

Çözüm, Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlayacak adımları atmaktır. Beğenmesek de Suriye Rejimi ile diyalog ile çözüm tedbirlerini birlikte yürütmektir. Bölücü Terör Örgütü’nün olmadığı alanları Suriye Rejimine devrederek Ülkemizdeki Suriyelilerin ülkelerine dönüşlerini sağlamaktır.