Kadın anlattı ben dinledim. Üniversitelerde öğretim görevlisi olarak çalışmış. Doğudan batıya hemen hemen her ilimizi, yöremizi biliyor. Türkçe aksanı da çok güzel, kendisi de güzel bir insanı dinlemekten keyif aldım. 21 yaşında notere gidip Hıristiyan dininden istifade etmiş. Kilise kendisine yazı göndermiş, “Her ne kadar istifa etmiş olsanız da devlet ayrı, kilise ayrı. Biz sizi kiliseden istifa ettirmedik” diye. Kuruluşundan günümüze kiliselerin halkın menfaatine bir eylemi olmadığını, tam aksine halkı sömürdüğünü ve kölesi gibi gördüğünü anlattı.

Selçuklu’dan günümüze tarihi anlattı. Siz kendi tarihinizi bilmiyorsunuz, dedi. Avrupa ve Amerika da olduğu gibi bir gerçek tarih, bir de resmi tarih var, dedi.

500 yıl dünyaya adalet tesis eden Osmanlıyı da bilmiyorsunuz, dedi. 30 yıl süren mezhep kavgalarını (Protestan ve Katolikler arası savaş) biliyor musun, diye sordu. Bilmediğimi söyleyince bir başka sohbetimizde size anlatayım, dedi.

Günümüzde Yunan dahil özellikle Balkanlar da yaşayan milletlerin varlık sebebi Türklerdir ve devletler teşekkür borçludur, minnet borçludur, dedi.

Şarküteri ne anlama gelir, bilir misin diye sordu. Bilmediğimi söyledim. Gördüğü şarküteri mağazalarına girip, “Siz domuz kasabı mısınız, domuz eti satıyor musunuz” diye sormuş. Ve hatta bir dükkanı gösterdi, “Bak burası şarküteri idi” deyince baktım. Hakikaten daha önce orası şarküteri idi, adı değişmiş.

Kermes nedir, ne anlama gelir ondan da bahsetti.

Bilmediğim her şeye, bilmiyorum dedim. İnsanlar bilmediklerini öğrenmeli, dedi.

Bizi bizden daha iyi tanıyan bir Avrupalı ile sohbet etmekten keyif aldım.

Ben de Haydanlılar’dan bahsettim, şaşkınlıkla dinledi. Youtube kanalımı inceledi. Çok memnun ve mutlu olduğunu söyledi.

Daha güzel ve daha geniş bir zamanda sohbet edebilmek dilekleri ile ayrıldık.

Elin insanı bir yabancı bile bizi bizden daha iyi tanırken biz, bizi bilmiyoruz ya bu üzdü beni.