2010 yılına kadar, Avrupa Birliği sürecindeki standartlara ulaşmak için atılan adımlardan vazgeçilmiş durumda. Toplumsal uzlaşıyı sağlayacak yöntemler göz ardı edildi. Din adamı sıfatını taşıyanların toplumsal hayata müdahale edici konuşmaları, Diyanet İşleri Başkanı’nın etkisini giderek artırması, toplumumuzda zaman zaman tepkilere ve tenkitlere neden oldu. Siyasi İktidarın, kendi anlayışını devlet yönetimine yansıtma gayretleri, din adamlarının müdahaleci davranışlarını cesaretlendirdi. Hatta itici güç haline geldi.

AREA Araştırma’nın saha çalışmasında, mevcut sistem başarısız görünüyor. Parlamenter Sistemden yana olanlar çoğunlukta. Yetkilerin tek elde toplandığı ve denetlenemeyen mevcut sistemin sonuçlarını halkımız yaşayarak görmeye başladı. Bu sistemle ekonomi, hayat pahalılığı ve yoksulluk toplumun en önde gelen sorunları haline geldi. Tarımdan Suriyelilere, eğitimden kayırmacılığa kadar birçok sorun birbirini takip ediyor. Şeyh Edebali’nin “İnsanı yaşat ki devleti yaşat” sözü görmezden gelindi.

Şeffaflıktan ve kurumsallaşmaktan uzaklaşılması, ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı söylemler ile toplumsal uzlaşının sağlanamaması demokrasi sıralamasında grup değiştirilmesine yol açtı. Yalanın ve ikiyüzlülüğün sıradan hale geldiği, devlet imkânlarını kullananların savurganlıklarının denetlenemediği sistemin sürdürülebilir olması mümkün değildir.

Toplumu barış içinde yaşatarak, yoksulluğu, işsizliği çözerek, eşit ve özgür toplumda insani değerleri yükselterek, tüm sorunları tam demokrasi içerisinde çözerek ülkemizin grubunu yükseltebiliriz.