Kadınlardan biri:

– Benim oğlum öyle marifetlidir ki, hiç kimse bu konuda onunla boy ölçüşemez… Tam bir cambazdır o! İp üzerinde bir yürüse de görseniz.

Diğer kadın heyecanla atılarak:

– Benim oğlumun sesini bilseniz, dedi. Tıpkı bir bülbül gibi şakır. Yeryüzünde hiç kimsenin böyle bir sesi yoktur. Allah vergisi bu… Üçüncü kadın susup duruyordu.

Diğerleri sordular:

– Sen çocuğunu niye övmüyorsun? Nesi var ki?

– Çocuğumun çok üstün bir tarafı yok ki… Ne diye durup dururken öveyim onu.

Kadınlar kovalarını doldurup yola koyuldular. İhtiyar kadın da peşleri sıra yürümeye başladı. Kadınlar ağır kovaları taşımakta güçlük çektikleri için ara sıra duruyor ve dinleniyorlardı. Sırtları ağrı içindeydi. Bu sırada çocukları onları karşılamaya çıktı.

Birinci çocuk hemen elleri üzerinde havaya kalkmış, çeşitli marifetler gösteriyordu. Kadınlar gözleri hayretten büyümüş haykırdılar:

– Aman ne kabiliyetli çocuk!.. İkinci çocuk altın gibi bir sesle öyle güzel şarkılar söyledi ki, kadınlar gözleri yaşlarla dolu hayranlıkla dinlediler onu… Üçüncü çocuk koşarak geldi, annesinin elinden kovayı aldı ve eve kadar taşıdı. Kadınlar onları izleyen ihtiyara dönüp:

– Bizim çocuklarımız hakkında ne diyorsun, dediler. İhtiyar şaşkınlıkla:

– Çocuklarınız mı? dedi. Onları bilmem. Yalnız biri vardı, annesinin elinden kovayı alıp eve taşıdı.

İşte gerçekten övülecek çocuk oydu…