Ne zaman tarihi yerlere gitsek, cennet koylara ve ormanlara gitsek; gördüğümüz manzara hep aynı.

Etrafa saçılmış naylon poşetler, cam şişeler ve doğaya zararlı her türlü atıkla karşılaşmaktan artık yorgunuz.

Bu durum beni derinden üzüyor.

Zira ufacık bir çöpü dahi, eğer etrafta bir çöp kutusu yok ise, yanımda eve kadar taşıyorum. Arabadan giderken yola asla çöp atmıyorum.

Yaşadığım yerde karşılaştığım çocuklarla ara sıra mahalle temizliği yapıyorum ki çevreyi kirletmemeyi küçükken öğrensinler…

Denizlerimizde, göllerimizde gördüğüm çöpleri temizlemeye çalışıyorum.

Kısacası, nerede olursam olayım, hayatımın merkezinde çevremizi temiz tutmak var. Bu benim kendime, yaşadığım topluma saygı ve sevgimin en büyük göstergesidir diyebilirim.

Peki bu kültürü edinmek neden bu kadar zor?

Okullar neden var? Okullar sadece meslek edindirmek için değil, toplum bilincinin oluşturulması için de var.

Sağlıklı ve temiz bir çevrede yaşamak adına, çocuklar her gün düzenli olarak bilinçlendirilse, belki de çevre sorunlarının yarısı çözülebilir.

Diğer yarısını çözmek için de farkındalık kazanmamız şart.

Gözümüzün önünde yer alan güzelliklerin değerini bilmeyerek, kendimize çok büyük kötülük ediyoruz.

Tarihi ve doğal yerleri kirleterek; aslında geçmişimize, kendimize ve birbirimize saygısızlık ediyoruz.

En büyük kötülüğü de çocuklarımıza ediyoruz.

Bu yazıyı kaleme alarak, ilçemizde yer alan tüm doğal güzellikleri, tarihi mekânları korumaya davet ediyorum. Hazır bahar geldi, pikniğe gitmeler başlar.

Lütfen gittiğiniz yerlere çöp atmayınız!

Plastik, cam ve kağıt atıklarınızı; eğer çöp kovası bulamıyorsanız, çöp kovası olan bir yer görene dek yanınızda tutunuz.

Bu sorumluluk hepimizin…

Çünkü ancak ve ancak bulunduğu ortamı temiz tutmak ve daha da güzelleştirmek adına bilinçli ve ortak hareket eden toplumlar yarınlarını koruyabilir.

Esen kalınız…