. Örneğin 1.Dünya Savaşı’nın sonunda ortaya çıkan İspanyol Gribi virüs bazlı bir hastalıktı. Diğer yandan Ortaçağ döneminde Avrupa’da kara ölüm adıyla da anılan veba ise bakteri kaynaklıydı. Salgın hastalık denildiğinde aklımıza bulaşıcı hastalıklar gelse bile tarihin tozlu sayfalarında diğer birçok nedenden kaynaklanan salgınların da adı geçmektedir.

1962 Tanzanya Gülme Salgını

Takvimler 30 Ocak 1962 tarihini gösterdiğinde Tanzanya’nın Kashasha köyünde bulunan kız yatılı okulunda üç kız öğrenci arasında bir salgının ilk adımları patlak verdi. Sonrasında salgın tüm okula yayıldı. Bu salgın diğer birçok salgından farklı olarak doğrudan direk hastalığa sebep olmuyordu. Aksine insanların gülmesine yol açıyordu. Sorun şu ki bu gülme kontrolsüz biçimde gerçekleşiyordu. Salgın nedeniyle okul bir süreliğine kapatıldı. Ancak yatılı öğrencilerin evlerine gönderilmesi salgına daha büyük bir yayılma alanı sundu. Salgın diğer köylerde de çoğunlukla gençler arasında yayılarak etkisini arttırdı. Aralıklarla ortaya çıkan ve yaklaşık 18 ay süren bu salgın toplamda 1000’den fazla kişiyi etkiledi, 14 okul kapatıldı.

Hastaların semptomları, birkaç saatten 16 güne kadar süren tekrarlayan gülme ve ağlama ataklarını içeriyordu. Bu krizlere huzursuzluk, amaçsız hareketler ve bazen de şiddet eşlik ediyordu. Aileler ve hükümet, neler olup bittiğine dair bir ipucu vermeleri için her türden uzmanı görevlendirdiler. Ancak uzmanlar organik nedenler bulamadılar. Olayla ilgili araştırma yapan Texas A&M Üniversitesi’nden Christian Hempelmann, kahkaha salgınını stresli ortamlarda oluşabilecek kitlesel psikojenik veya sosyojenik bir hastalık vakası olarak tanımladı. Konu ile ilgili araştırmalar uzun süre devam etti. Kimi uzman salgının evdeki “geleneksel muhafazakârlık” ile okuldaki bu inançlara meydan okuyan yeni fikirler arasındaki kültürel uyumsuzluğun ( Tanzanya o dönemde İngiliz sömürgesi idi) bir çatışması neticesinde ortaya çıkmış olacağını dile getirdi. Kimisi de olaya farklı açıdan yaklaştı. Salgının sebebinin beyni etkileyen viral bir enfeksiyon olabileceğini öne sürdü. Ne yazık ki, o sırada salgınla ilgili kayıtlar iyi tutulmamıştı. Bu nedenle bilgiler güvenilir değil. Hiç kimse kalıcı olarak etkilenmedi ve nedeni tam olarak asla anlaşılamadı.

Tarihte daha da geriye gidersek diğer bir olağandışı salgın bizi karşılar. Tanzanya’daki salgının farkı insanların gülmesine neden olmasaydı. Bu seferki ise dans etmelerine neden olmuştu.

1518 – Dans Vebası

Temmuz 1518’de Strazburg şehri sakinleri (o zamanlar Kutsal Roma İmparatorluğunun bir parçasıydı) ani ve kontrol edilemez gibi görünen olay meydana geldi. Önce Frau Troffea olarak bilinen bir kadın sokağa adımını atıp sessizce dans etmeyi başladı. Neredeyse bir hafta boyunca solo dansına devam etti. Sonrasında ona başkaları da katılmaya başladı. Ağustos ayına gelindiğinde, dans salgını 400 kişiyi etkisi altına almıştı. Yerel doktorlar konuya bir açıklama getiremiyordu. En sonunda bunun kaynayan kandan gelen doğal bir hastalık olduğuna karar verdiler. Tedavisi de hastalıktan kurtulana kadar dans etmekti.

Bu olay tarihe dans vebası olarak adını yazdırdı. Dansçılar için hemen bir sahne inşa edildi, profesyonel dansçılar getirildi. Hatta dansa eşlik etmesi için bir müzik grubu bile vardı. Ancak bilanço bir zaman içinde ortaya çıktı. Ölümüne dans eden kişiler yorgunluktan bayılmaya başladı. Hatta bazıları felç ve kalp krizi geçirdi. 1518 Dans vebası, dans edenlerin günahlarının af olması için bir dağın tepesindeki tapınağa topluca götürüldüğü Eylül ayına kadar devam etti.

Bu dans vebası bir efsane gibi geliyor elbette. Ancak bu olay, 16. yüzyıl tarihi kayıtlarında iyi belgelenmiştir. Aynı zamanda türünün bilinen tek hadisesi de değildir. Benzer çılgınlıklar İsviçre, Almanya ve Hollanda’da daha önce yaşanmıştır. Ancak bu salgınlar 1518’deki kadar büyük veya ölümcül olmamıştır. Peki, insanları ölümüne dans etmeye iten ne olabilirdi?

Elbette cevabını tam olarak bilmiyoruz. Ancak tarihçi John Waller’e göre bu durum, dans eden bir salgınla insanları lanetleme gücüne sahip olduğuna inanılan Aziz Vitus ile ilgilidir. Bu batıl inanç o dönemde bölgeyi etkisi altına alan kıtlık ile bir araya geldiğinde stres kaynaklı bir histeriyi tetiklemiş olabilir. Diğer teorilerden biri ise bu kişilerin nemli çavdarda büyüyen ve halüsinasyonlar görülmesine neden olan toksik bir küfü yanlışlıkla yediklerini ileri sürer. Cevap tarihin derinliklerinde bir yerde gizli duruyor.