Kişinin mutluluk duyacağını düşündüğü aktivitelere katılmaktan aşırı derecede endişe duyduğu bu durumu deneyimleyen birçok insan bulunmakta. Henüz resmi olarak hastalık statüsüne girmese de bu konu ruh sağlığı uzmanlarını tarafından bu konuyu incelemeye alınıyor. Ve yapılan araştırmalara göre çerofobinin sebebi kaygı bozukluğuna bağlı.

Tanımı okuduktan sonra hayalinizde oldukça mutsuz görünen bir insan belirmiş olabilir. Ancak sanılanın aksine durum böyle değil. Belirtiler dışa vurumdan daha çok kişinin davranış ve düşünce şekilleriyle oluşuyor. Örneğin, bir parti veya konser daveti aldınız. Bunun gibi sosyal ve keyifli bir ortama girme hissi sizde endişeye yol açıyorsa ve mutluluk hissine kaynaklık edecek teklifleri sürekli reddediyorsanız bu bir belirti olarak ele alınabilir.

Çerofobi ne zaman ortaya çıkar?

Çerofobinin temelinde aslında şu düşünce yatar: mutsuzluktan kaçınma. Bu his o kadar güçlüdür ki önünüze sizi çok mutlu edeceğinden tamamen emin olduğunuz bir fırsat gelse dahi bunun ileride olumsuz, trajik bir şeye yol açacağı ihtimali aklınızı kurcalar ve en başından kestirip atmak daha mantıklı bulunabilir. Belki diğer insanlar için oldukça mantıksız görünen bu düşünce yapısı, çerofobi yaşayan kişilere oldukça makul gelir. Özellikle de bizi üzen ve bizde iz bırakan olaylardan sonra kendimizi korumak için, ‘’Ne zaman mutlu olsam sonrasında hep kötü bir şey oluyor.’’ diye düşünmek oldukça olası. Fakat bu düşünceyi fazlaca benimsemek, uzun vadede kendimizi mutluluktan mahrum bırakmamıza yol açıyor. Yani eğer kişi geçmişte fiziksel veya duygusal travmatik bir olay yaşadıysa çerofobinin ortaya çıkışı büyük oranda tetikleniyor.

Yapılan araştırmalar gösteriyor ki kişilerin yetiştiği kültür ve o kültürlerin getirileri olan batıl inançlar da duygulara karşı bakış açılarında rol oynuyor. Örneğin, bazı kültürlerde mutluluğu fazlaca dışa vurmanın kıskançlığa ve çekişmeye yol açacağına veya ölümden sonraki hayatta cezalandırılacağına inanılıyor. Ve mutluluk korkusu kişinin hayattan aldığı doyum derecesini dahi etkiliyor. Buna benzer ve bize en tanıdık gelecek örnek, nazardan korkmaktır. Hem kendi hayatımızda hem de çevremizde en azından birkaç kere de olsa ‘’Nazar olur, söyleme, sakla!’’ diyenlere denk gelmişizdir.

Ayrıca kişinin karakter yapısı da çerofobiye daha eğilimli olmasını etkileyebilmektedir. Örneğin, introvert olarak tanımladığımız içine kapanık ve çekingen özelliklere sahip kişiler kalabalık ve gürültülü yerlerde rahatsız olabileceği için zamanla çerofobi tetiklenebilir.

Mükemmeliyetçi kişilik yapısına sahip kişiler de çerofobi için risk grubunda sayılabilir. Çünkü zevk veren aktiviteler bazen onlar için gereksiz zaman kaybı, tembellik ve verimsizlikle ilişkilendirildiği için bu ortamlardan kaçınmaya başlayabilirler.

Sonuç itibarıyla, insanların kendilerini böyle daha güvende ve rahat hissetmeleri de mümkün olduğu için mutluluktan hoşlanmayan herkes muhakkak tedaviye başvurmalıdır gibi bir tavsiye verilmiyor. Aklınıza takılan tüm sorular ve randevu talepleriniz için bizimle iletişime geçiniz.