Medikal ürün tedariği sağlayan 10 bine yakın firmanın kamu hastanelerinden 3 yıllık alacağının 19 milyar lira olduğunu ifade eden Meclis konuşmasında Öztürk, şunları kaydetti;
Firmalar 19 Milyar Lira Alacaklı
“En büyük servet sağlık… Malum salgın nedeniyle dünyanın sağlıkla sınandığı bu günlerde, ülkelerin yönetimlerinin de, bilim adamlarının da zihni ve maddi bütün yatırım ve harcamaları sağlığa odaklandı.
Ne yazık ki ülkemiz hariç…Ülkemiz hariç diyorum çünkü, Devlet olarak sağlığa yatırım ve harcama yapılması gereken bu dönemde, iktidar sağlığa yatırım yapanları cezalandırmak üzerine bir politika yürütüyor.
Kamu hastanelerine yaklaşık bir milyon kalem tıbbi cihaz ve medikal ürün tedariğini sağlayan 10 bine yakın firma, neredeyse 3 yıldır Devletten alacağını tahsil edemiyor. Yara bandından, solunum cihazına aklınıza gelecek gelmeyecek bütün bu ürünler için 3 yıllık alacak miktarı ise 19 milyar Türk Lirası…
Bakınız bu sektörden yaklaşık 250 bin kişi evine ekmek götürmek için uğraşıyor. 19 milyar Türk Lirası alacağını tahsil edemeyen bu firmalar, bırakın yeni ürün almak için para bulmak bir yana, neredeyse personelinin maaşını bile ödeyemeyecek hale düştü.
Siz Neyin Hayalini Kuruyorsunuz
Hepimizin bildiği üzere, ülkemizde tıbbi cihaz ve medikal ürün sektörü ithalat ağırlıklı bir faaliyet alanı. Dolayısıyla döviz kurlarındaki dalgalanmalar bu ürünlere doğrudan yansımaktadır. Bu konuda sayın Cumhurbaşkanı diyor ki; “Türkiye’nin sağlık alanında da hızlı bir millileşmeye ve yerlileşmeye ihtiyacı vardır. Bugün hala hem ilaç hem tıbbi cihaz sektörlerimiz büyük ölçüde dışa bağımlıdır.
Bundan kurtulmamız gerekiyor. Artık biz istiyoruz ki tomografimizi, ultrasonografiyi, MR’ımızı biz üretelim.”
Sayın Cumhurbaşkanı haklı, haklı olmasına da, sağlık hizmetlerinin bir halkası olan tıbbi cihaz ve medikal ürün tedariğini sağlayan firmalara daha borcunuzu ödeyemiyorsunuz. Yatırımı hangi parayla, kiminle yapacaksınız? Parasını tahsil edemeyen firmalar deposunda eksilen ürünler yerine yenisini koyamazken, bazı illerimizde ürün tedariği durma noktasına gelmişken, hastane yönetimleri firmalardan ürün alabilmek için neredeyse yalvarırken siz neyin hayalini kuruyorsunuz?
Siz Zaten Yeterince Kazandınız
Geçtiğimiz günlerde Ankara Ticaret Odası, Eskişehir Ticaret Odası, Denizli Ticaret Odası ve birçok sivil toplum kuruluşu sorunu iletmek ve çözüm aramak için muhatap arayışına girmişlerdir.
Sağlık Bakanlığı firmalara muhatap olarak Maliye Bakanlığını adres göstermiş. Maliye Bakanlığı yetkilileri önce bu firmaları neredeyse“siz zaten yeterince kazandınız” diye suçlayıp, sonra da alacaklarından feragatte bulunmaları için pazarlığa oturmuştur.
Suçladığınız gibi bu firmalar zaten “çok kazanıyorsa” sorun yine sizsiniz. Fiyatlar önceden belirlenmiş, ne kadar alım yapılacağı belirlenmiş, tahsilat vadeleri belirlenmiş, sözleşmeler imzalanmış o zaman belli değil miydi bu firmaların ne kazanacağı? Bu firmalar banka değil ki, alacakları üzerine faiz koysun, temerrüt işletsin.
Tekrar Pazarlık Yapana Ne Denir?
Maliye, İl Sağlık Müdürlükleri aracılığıyla, hastanelere gönderdikleri hiçbir resmi hükmiyet içermeyen bir yazıyla, alacaklı firmaları feragat ve indirim yapacakları bir metne imza atmaya zorlamaktadır. İlaç borçları için alacaklı şirketten istenen feragat yüzde 6, tıbbi malzeme alacaklıları için feragat oranı da yüzde 25. Geri kalan alacak ise, 2021 yılına da sarkıtılmak suretiyle 2 taksitle ödenecek.
Bir de ek şartları var; firmalar dava açmış, icra takibi başlatmışsa geri alacaklar ve yeni dava açmayacaklar.
Sözleşmeyi imzalamaya yanaşmazlarsa ne olacak? Hükümetle ters düşenlerin hali ortada….
Konkordato ilan eden şirketler bile böyle teklifi alacaklısına yapmaktan utanır.
Şimdi bir soru sormak istiyorum:
Genel Kurul sıralarında oturan birçok arkadaşımız, milletvekilli olmadan önce ticaretle uğraşıyordu. Milletvekili olmak ticaretle uğraşmaya engel değil, bu nedenle içinizde hala işlerini devam ettirenler de var.
İster alan, ister veren tarafta olun; işin başında bir anlaşma yapılır, buna göre gereken pazarlık varsa o da yapılır. Çünkü, iki taraf da kendi alacağını, vereceğini hesaplamak zorundadır.
Pazarlık bittikten, iş ve/veya ürün teslim edildikten sonra, ödeme zamanı gelince, hatta aylarca gecikince tekrar pazarlık yapana ne denir?
Peki siz, bir daha aynı kişiyle ticaret yapmayı düşünür müsünüz? Bırakın ticaret yapmayı aynı masaya oturur musunuz?
Oturmazsınız tabii ki!!! Çünkü karşınızdakini üç kağıtçı, tokatçı, emeğinizin hakkını vermeyen, hatta sizden güçlü ise zorba olarak görürsünüz. Ve bir daha o kişi veya kuruluşla iş yapmazsınız, çünkü o kişiye artık güveniniz kalmamıştır.
Bırakın Yerli ve Milli Firmalar Yaşasın
İşte İktidarın “Devlet” mevhumunu acze düşürdüğü durum bu. İktidar sektörü geçtik, asıl hasta ve doktorları mağdur etmiştir. Tıbbi cihaz ve medikal ürün firmaları, halen ellerini taşın altına koyarak zincirin halkasının kopmamasına çalışsa da, tahsilatın gecikmesi hastaların ihtiyaçlarının karşılanamayacak duruma gelmesine neden olacaktır. Bu firmalara ödeme yapmamak, hastaneleri kuru bir binaya dönüştürmekten başka bir işe yaramayacaktır.
Özellikle Covid-19 gibi ülkemizi de fazlasıyla tehdit eden bir salgınla hala mücadele halindeyken, sağlık hizmet zincirinde yaşanacak bir kopuş, geri dönülemez tehlikeli bir dönemi başlatacaktır.
Borçları nedeniyle iflas isteyen firmaların sayısı giderek artarken, bu boşluk global firmalara yaramaya başlayacaktır. En stratejik sektörlerin başında gelen sağlık sektörü bu durum karşısında tamamen yabancıların kontrolüne bırakılacaktır.
Son söz olarak diyorum ki, “yerli ve milli” üretim yapamıyorsunuz, bırakın da yerli ve milli olan firmalar ve onların çalışanları ayakta kalsın.”

Editör: Haber Merkezi