Seyirci etkisi ile ilgili deneye geçmeden önce kafanızda bir senaryo canlandırmaya çalışalım…
Küçük bir ofiste oturuyorsunuz. Deneyi yapan kişinin asistanı size takmanız için bir mikrofon ve kulaklık uzatıyor; söyleneni yapıyorsunuz. Odada yalnızsınız ve sonunda araştırma liderinin sesi kulaklıklardan duyulmaya başlıyor.
“Herkese merhaba. Geldiğiniz için teşekkür ederim. Üniversite yaşantısıyla ilişkili kişisel problemleriniz hakkında düşüncelerinizi paylaşmanız için siz 6 kişiyi buraya davet ettik. Çekinme duygunuzu en aza indirmek için bazı önlemler aldık. Önce, zaten farkında olduğunuz üzere yüz yüze konuşmak yerine konuyu bir kapalı devre sisteminde tartışacağız. İkinci olarak, başlangıçta yapacağınız konuşmayı kimse duymayacak. Böylece kendinizi baskı altında hissetmeyeceksiniz.
Ben de sizi dinlemeyeceğim, tartışmayı düzenleyebilmek için mekanik bir sistem kurduk. Biri konuşurken diğer tüm mikrofonlar kapalı duracak. İki dakikalık süre bittiğinde makine, sıradaki kişinin mikrofonunu otomatik olarak açacak.
Bu şekilde birkaç tur grupta konuşma yapacağız ve sonra da herkesin ortaya konuşabileceği açık bir oturum yapacağız. Herkes işlemi iyice anladıysa, oturumu başlatacağım.”
Sandalyenizde oturmuş, ne söyleyeceğinizi düşünüyorsunuz. Önce birinci katılımcının sesi geliyor ve iki dakika boyunca okul hayatına uyum sağlamak ile yaşadığı sıkıntılardan bahsediyor. Sonra ikinci, üçüncü…
Size sıra gelince siz de kendi problemlerinizi anlatıyorsunuz. Herkes bir kez konuşmasını yaptıktan sonra sıra yine ilk konuşmacıya geçiyor. Ancak bu kez konuşmacının sesi hırıltılı, sanki nefes alamıyormuş gibi ve yardım istiyor…
“Yardıma ihtiyacı var. Bunu deneyi yapanlara söylemeli miyim? Yoksa başkaları söylemiş midir?”
***
Yukarıda okuduğunu sahne 1968 ‘de Columbia Üniversitesi’nde on üç kez oynandı. Her defasında, şaşkın bir dinleyici hemen genç adamın yardımına koşsun mu, yoksa bunu başkasına mı bıraksın kararsızlığını yaşadı. Ama bu insanların bilmediği şey, aslında acil bir durumun falan olmadığıydı.
Nöbet geçiren adamın sesi de, tıpkı diğer altı katılımcının sesi gibi aslında teypten geliyordu. Üniversite yaşantısıyla ilişkili problemlerinin tartışılmasına gönüllü katılımcılar, John Darley ve Bibb Latane’nin “Acil Durumlarda Yakındaki Kişilerin Müdahalesi” adlı deneyinde kobay olmuşlardı.
Darley ve Latane’nin deneylerine doğrudan esin kaynağı olan olay, 1964’te manşetlere taşınan Kitty Genovese cinayetiydi.
Genovese, sabaha karşı saat 3’te evine dönerken, apartmanın dışında eli bıçaklı bir adamın saldırısına uğramıştı. Kadın imdat dilerken adam onu defalarca bıçaklamış ve tecavüz etmişti. Olay yarım saat sürmüştü. Yukarıda apartmanda ışıklar yanmış, insanlar bu gürültünün nedenini öğrenmek için pencerelere çıkmıştı. Ama kimse yardıma koşmamıştı.
Genovese’nin cinayete kurban gitmesi kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Kılını bile kıpırdatmayan çevre sakinleri, kalpsiz ve ruhsuz olmakla suçlandı. Darley ve Latane görgü tanıklarının tepki vermemesinin bireylerin psikolojisiyle ilişkili olmadığından kuşkulandı. Bundan grup psikolojisinin sorumlu olduğunu düşündüler.
Genovese, sabaha karşı saat 3’te evine dönerken, apartmanın dışında eli bıçaklı bir adamın saldırısına uğramıştı. Kadın imdat dilerken adam onu defalarca bıçaklamış ve tecavüz etmişti. Olay yarım saat sürmüştü. Yukarıda apartmanda ışıklar yanmış, insanlar bu gürültünün nedenini öğrenmek için pencerelere çıkmıştı. Ama kimse yardıma koşmamıştı.
Genovese’nin cinayete kurban gitmesi kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Kılını bile kıpırdatmayan çevre sakinleri, kalpsiz ve ruhsuz olmakla suçlandı. Darley ve Latane görgü tanıklarının tepki vermemesinin bireylerin psikolojisiyle ilişkili olmadığından kuşkulandı. Bundan grup psikolojisinin sorumlu olduğunu düşündüler.