9/1 derecedeki bir öğretmenin maaşının 4.106 TL, lise mezunu bir bekçinin maaşının 5.071 TL olduğuna dikkat çekersek, “Yeni göreve başlayacak lise mezunu bekçimize 5.071 TL maaş öngörülüyorsa; devletimiz, en düşük dereceli memurumuzun maaşını 5.071 TL olarak belirlemiş demektir. O halde Hükümetin yapması gereken, bu taban maaş üzerinden kamu çalışanlarının ücretlerinin güncellenmesidir.” Diye düşünmek icap eder.

Bekçilerimizin aldığı maaşların öğretmenlerimizle karşılaştırılarak sürdürülen bir tartışma var.

TBMM’deki tasarıya göre lise mezunu bekçi 5.071 TL (EGM’nün açıklamasına göre de halen görevdeki lise mezunu bekçi 4.527 TL) maaş alıyor.

9/1’ndeki bir öğretmen, 1/4’ündeki öğretmenimiz ise 4.761 TL maaş alıyor.

Buradaki gerçek sorun, bekçilerimizin ÇOK alması değil öğretmenlerimizin AZ almasıdır.

Aslında kamuoyunun ve kamu yöneticilerinin buraya yoğunlaşması gerekir.

Türkiye Kamu-Sen AR-GE’nin Aralık ayı TÜİK verilerine göre yaptığı araştırmaya göre; dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 6.897,93 TL oldu.

Yani kamu çalışanlarının neredeyse tamamı yoksulluk sınırının altında maaş alıyor.

Ayrıca şu da bir gerçektir ki; TBMM’deki tasarıda yeni göreve başlayacak lise mezunu bekçimize 5.071 TL maaş öngörülüyorsa; devletimiz, en düşük dereceli memurumuzun maaşını 5.071 TL olarak belirlemiş demektir. O halde Hükümetin yapması gereken, bu taban maaş üzerinden kamu çalışanlarının ücretlerinin güncellenmesidir.

Kamu personeli arasında huzursuzluklara neden olacak açıklamalar yerine eşit işe eşit ücret, lisans, ön lisans, KPSS şartı, puan üstünlüğü gibi ölçülebilir emekler üzerinden bir ücret politikası belirlemelidir. Yoksa memuru memura, işçiyi işçiye düşman edecek, tutarsız, popülist uygulamalar yerine liyakat, yeterlilik, verimlilik, iş güçlüğü derecesi gibi kriterleri dikkate almalı, asgari ücret zammı oranında bile olmayan memur, öğretmen maaşlarını da ivedilikle güncellemelidir.