Sanatın sanat için midir yoksa toplum için midir tartışmalarının yapıldığı günlerden, herkese sanatçı dedikleri günlere geldik ne yazık ki…
Ülkemizde güzel sanatlarla ilgilenen hemen hemen herkesin adının önüne sanatçı kelimesi eklenirken; gerçek sanatçı kimdir sorularını da cevaplamak zorundayız artık.
Bununla birlikte sanatçının görevleri arasında toplumsal sorunlara değinme görevinin de olup olmadığı tartışılır oldu. Sanatçılar toplumdan izole bir şekilde mi yaşamalı yoksa toplumun sıkıntılarını sorunlarını dile getirmeli mi?
Bir diğer ifadeyle, politika sanatçıları olarak adlandırabileceğimiz siyasetçilerle ortak bir amaca mı hizmet eder, topluma ışık tutmak gibi bir sorumluluğu var mıdır?
Bu soruların yanı sıra siyasetçi ve sanatçıların temas noktaları, birbirlerine mesafeleri ne olmalıdır?
Yalnızca ülkemizde değil, tüm dünyada yüzyıllardan beri sanat ve siyaset kol kola ilerlemiş, birbirlerinin kolunu kırmış yahut kol kırılmış yen içinde kalmış…
Sanatçılar siyasetçileri ciddi bir şekilde eleştirirken, siyasiler de sanatçıların özgürlüklerine müdahalelerde bulunmuşlar.
Sanat ve siyaset ilişkisinde en bilindik tarihi örneklerden birisi; klasik müzik tarihinin öncü bestecilerinden cumhuriyetçi Ludwig van Beethoven ile Fransız lider Napolyon Bonoparte’ın ilişkisi olmuş.
Napolyon’u Fransız Devrimi’nin öncüsü olarak gören ve monarşiyi yıkıp Avrupa halklarına eşitlik, özgürlük getireceğine inanan Bethooven bestelediği 3. Senfonisini Napolyon’a adamış. Ancak, Napolyon’un kendisini imparator ilan etmesi üzerine büyük hayal kırıklığı yaşamış ve Napolyon’a adadığı 3. Senfonisinin adını karalayarak eserine başka bir isim vermiş.
Bu nedenle; sanatçı; siyasetçilere ne hayranlık ne de nefret duymadan yaşayabilmelidir diye düşünüyorum.
Peki, sanatçılar siyasetten tamamen uzak mı durmalıdır?
Sanatçılar; içinden geçtikleri süreci sorgulayan, yenilikçi ve talepkâr insanlardır.
Toplumun önde gelenleridir, toplumun rol modelleridir, toplumu etkilemeleri kaçınılmazdır. Yüksek insani duyguları taşıyan ve insani değerlere önem veren kişilerden sanatçı olabileceği gibi, insani ve ahlak değerleri önemsemeden hayatını geçiren sanatçılar da vardır.
Sanatçı özgürce kendisini ifade edebildiği sürece sanatını samimi bir biçimde şekillendirebilir. Ancak bu özgürlük, kanunlar çerçevesinde de belirlendiği üzere, bir başkasının özgürlüğünü, haklarını ve huzurunu ihlâl etmediği sürece geçerlidir.
Sanatçılar da elbette siyasetçileri eleştirebilir, toplum sorunlarıyla ilgilenir.
Aslında sonuçta tek bir yere geliyoruz: Siyasetin ustaları işlerini layıkıyla yerine getirdiği sürece, sanatçıların siyaset yapmalarına da gerek kalmayacaktır belki de…
Kahvehanelerde, sokaklarda da öyle, insanlar siyaset dışında kendi hayatlarına odaklanacaklardır.
Ekonomisi gelişmiş, adaletin gerçek anlamda ilerlediği ve refah toplumlara baktığımızda herkesin kendi işini iyi yaptığını görürüz. Sanatçı sanatıyla ilgilenir, toplum da sanatla iç içe gelişir; yerinde saymaz, geriye gitmez; geleceğe umutla bakabilir.
Sanat dolu günler dilerim