15 Temmuz askeri darbe girişiminden sonra, Anayasa’nın 120. maddesi ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu çerçevesinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmiş ve bu süreçte çıkarılan Kanun Hükmündeki Kararnamelerle (KHK) çok sayıda memur meslekten ihraç edilmiştir.

Olağanüstü Hal Anayasa’da Nasıl Düzenlenmiştir?

KHK ile getirilen tüm uygulamaların ve bu arada meslekten çıkarma kararlarının hukuki niteliğini karmaşık hale getiren olgu hükümet tarafından uygulanan olağanüstü hal rejimidir. Olağanüstü hal, Anayasa’da düzenlenmiş ve birbirinden farklı birçok gerekçeyle başvurulabilecek idari nitelikte bir tedbir olarak kabul edilmektedir. TC Anayasası aşağıdaki gerekçelerle olağanüstü hal ilan edilmesini öngörmüştür:

· Doğal afet, tehlikeli salgın hastalık veya ekonomik bunalım hallerinde olağanüstü hal ilan edilebilir (Anayasa md.119).

· Yaygın şiddet hareketleri nedeniyle olağanüstü hal ilan edilebilir (Anayasa md.120).

Olağanüstü hal, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından ülkenin bir veya birden fazla bölgesinde veya bütününde süresi altı ayı geçmemek üzere ilan edilebilir. Anayasa’ya göre olağanüstü hal ilanı ile birlikte olağanüstü tedbirlere başvurma yetkisi elde eden hükümet bazı temel hak ve özgürlüklere müdahale edemez (Anayasa md.15). Hükümetin olağanüstü hal ilan etmesine rağmen müdahale edemeyeceği temel hak ve özgürlükler şunlardır:

· Kişinin yaşam hakkı dokunulmazdır.

· Kişinin maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne müdahale edilemez.

· Kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz veya bunlardan dolayı suçlanamaz.

· Suç ve cezalar geçmişe yürütülemez.

· Suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar hiç kimse suçlu sayılamaz.

Olağanüstü Hallerde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Askıya Alınması

Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişiminden sonra olağanüstü hal ilan eden hükümet, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) tüm hükümlerini de askıya aldığını bildirmiştir. AİHS’in askıya alınması, sözleşmede düzenlenen bazı hakların ihlali halinde, hak ihlaline maruz kalan kişilerin AİHM’e bireysel başvuru imkanını ortadan kaldırır. Ancak, sözleşmeyi askıya alan sözleşmeci devletin, olağanüstü hal döneminde meydana gelen bazı hak ihlallerinden sorumluluğu devam eder.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) sözleşmeci hükümetler tarafından kısmen ya da tümüyle askıya alınsa bile, hükümet aşağıdaki temel haklara müdahale edemez (AİHS md.15):

· Yaşam hakkı (AİHS md.2),

· İşkence yasağı (AİHS md.3),

· Kölelik ve zorla çalıştırma yasağı (AİHS md.4/1),

· Kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi (AİHS md.7).

Hemen belirtelim ki Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 7. maddesinde; hiç kimsenin, işlendiği zaman ulusal veya uluslararası hukuka göre suç oluşturmayan bir eylem veya ihmalden dolayı suçlanamayacağı, suçun işlendiği sırada uygulanabilir olan cezadan daha ağır bir ceza verilemeyeceği düzenlenmiştir.

Kişinin maddi ve manevi varlığını devam ettirmesine zarar veren düzenlemeler ile yaşam hakkı, işkence ve kötü muamele ve olağanüstü halin gerekleriyle uyuşmayan keyfi uygulamaların, sözleşme ile teminat altına alınan hakların ihlalini oluşturacağını belirtmekte fayda var.