Anadolu’nun büyük bölümünde savaşların ve çatışmaların olması, tarihi gerçekler bakımından hep rastlanılan olaylar. Her dönem için bu tür çatışmaların, savaşların izlerini görmek mümkün. Bir geçitte yakın bir zaman içinde bu tür savaş araç gereçlerinin bulunması, buralarda bu savaşın gerçekleşmiş olduğuna delil olamaz. Bulunan bu savaş araç gereçleri Bizans dönemiyle ilgili olsa da, böyle bir sonuca varılmasına yetmez. Bu durum, savaş yeriyle ilgili tüm görüşler için geçerlidir. Nerede bulunursa bulunsun, bu buluntulara bakıp Myriokephalon Savaşı burada olmuştur, denemez. Aynı durum geçit veya bel içinde herhangi bir kale yıkığı gibi kalıntıların bulunması da bu savaşın orada gerçekleşmiş olduğuna kanıt teşkil etmez.

Bu savaşın yeri için ezber bozan bir iddia olarak ileri sürülen şu il veya ilçe sınırları içinde gerçekleşti denmesini nasıl karşılıyorsunuz?

Evet, özellikle internet ortamında bu tür söylemlere rastlıyoruz. Ya bir kale ya da toplu mezarlık bulunduğu ileri sürülüyor. Bulunanlar gerçekten de Bizans dönemiyle ilgili olduğu kanıtlansa bile, o yerin Myriokephalon Savaş ile doğrudan bir ilgi kurulamaz. Yani tarihsel bir yolun Bizans döneminde de önemli bir yol olduğu bilinse de burada bu savaş oldu denemez. Başka tarihsel gerçeklerle de desteklenmesi ve en önemlisi bilimsel olarak kanıtlanması gerekir. Bu konuya biraz daha açıklık getirmeliyim, Myriokephalon Savaşı Konya’nın veya Isparta’nın bir bölgesinde gerçekleşti derken, Bizans ordusunun Dinar’ın doğusuna gitmediği göz ardı edilmiş oluyor. Benzer iddiaların başka yerler için de dile getirildiğini görüyoruz.. Bu iddialar ileri sürülürken, Bizans ordusunun Dinar’ın doğusuna ve Homa’nın batısına gittiği gerçek biçimiyle kanıtlanması gerekiyor. Eğer bir konak geldi ise, bu bilginin tarihselliği ortaya koyulmalıdır.

Bu savaşın yerinin aranmasında sizce herkese söz düşmeli mi?

Tarih, oluşumu itibarıyla herkesin ilgilendiği ve ilgi duyduğu konudur. Okuduğunu her anlayan kişi, elbette fikir beyan edebilir. Önemli olan, söylenenlerin doğruya yakınlığı veya uzaklığı konusudur. Yani tarih bilimine uygunluğudur. Bunun yanında, elbette tarih biliminin belli kuralları olduğu unutulmamalı. Tarih bağlamında söylenen her sözün kanıtlanması ve kanıtlarıyla sunulması gerekir. Alınan tarih eğitimi yadsıyor değiliz, ancak kimi konularda eğitimli veya eğitimsiz konusu tek seçenek değildir. Tarih alanı, kurallarına ve bilimselliğe uyduğu sürece her kişiye açıktır ve zaten öyledir. Önemli olan belgelere dayandırmaktır. Eğer dayandırılmaz ise kim söylerse söylesin, boşuna çabadır. Birkaç kişi hedef alınarak genel bir tavır ve davranış sergilenmesi doğru tavır değildir. Kişi, sanki o yıllara gitmiş ve bir dağın tepesinden savaşı izlemiş gibi anlatıyorsa tarih eğitimi almış tarihçidir diye hoş mu göreceğiz? Konuyla ilgilenen bir kişi yazmış olduğu kitabında, Bizans ordusunun Laodikeia’dan sonra Çivril’e yöneldiğini yazıyor. Ancak tarihsel kanıtlarını sunmuyor. Şimdi o kişi demiş olunca, Bizans ordusu asıl tarihsel yoldan sapıp Çivril’e gelmiş mi oluyor? Hani tarihsel kanıt? Benzer söylemler çok. Ancak tarihsel yayınlardaki ciddi bilgilere göre, Bizans ordusunun savaş yenilgisinden sonra ileri gitmeyip başkentlerine geri döndüğü.

Baştaki soruya geri dönecek olur isek, evet, herkese söz düşmeli. Okuduğunu anlayan, gördüğünü ifade edebilen, tarihin kaydı anlamında herkes söz söyleyebilmeli. Her kişi tanığı olduğuna göre, her yazılanın tarihi bir belge konumuna geleceği unutulmamalıdır. Meraklı, meraksız tarihçi gibi olur olmaz tartışmaların, özellikle Myriokephalon Savaşı’nın gerçekleştiği yeri arama çalışmalarında olması yersizdir. Hele hele bu savaş yeri konusunda öne sürülen yerlerin büyük çoğunluğunun meraklı tarihçi diye tanımladıkları kişilerin ileri sürdüğü şeyler olmaması, bu tartışmanın gereksizliğini ortaya koyuyor. Konuyu iyi takip edenler iyi biliyor ki, günümüze kadar yaklaşık on dört ön beş yer bu savaşın gerçekleştiği yer olarak öne sürülüyor. Ancak meraklı tarihçi diye tanımladıkları kişilerin savaş yeri olarak kendilerinin önerdiklerinin sayısı iki. Yani yaklaşık on üç yer ilgili tarihçiler ve ilgili akademisyenler tarafından önerilmiş. Bu durumda sadece bir tek yer savaş yeri. Geriye kalan on iki görüşün geçerliliği yok. Bu durumda ilgili kimi makale ve yazılarda, çalıştaylarda sadece ‘meraklı tarihçi’leri mi gündeme getirmek gerekiyor?

Devam edecek…