Dün, Çivril Belediyesi’nin basımını gerçekleştirdiği “Miryokefalon Savaş Alanı TESPİT ÇALIŞTAYI” adı verilen kitapçığını okuma fırsatım oldu. Konunun esasına geçmeden önce, belirtmede yarar gördüğüm konulara değinmekte fayda var. Belediyelerin bu tür kültürel faaliyetlere sahip çıkması çok güzel bir çalışma. Bu sayede kültürel konuların, tarihsel konuların değerlendirilmesi gündeme geliyor ve sayede kalıcılığı sağlanıyor. Çivril Belediyesi de üzerine düşeni yapmış.

Tahmin ettiğim gibi ilgili kitapta yer alan ve konuyu ele ala alan birkaç yazı dışında, çoğu Kûfi Çayı Boğazı görüşünü destekler mahiyette. Ancak bunu yadırgamadım. Yadırgadığım, Çivril’de en güçlü olan Düzbel Geçidi görüşüne yer verilmemiş olması. Hatırlatmaya gerek yok ama, Düzbel Geçidi’nin 9 km’lik bölümü Çivril’de ve Dolayısı ile Denizli il sınırı içinde.

Ayrıca, dönemin tarihsel yayınlarında yer alan bilgiler, Düzbel Geçidi’ni destekler mahiyette. Bunu keyfiyet yönünde söylemiyoruz. Tarihsel gerçekler neyse o. Yani tarihsel gerçekler ne derse desin, biz bildiğimizi söyleriz deme şansımız yok.

Daha önceden de çoğu kez konu ettiğim gibi, bu savaşın yeri sadece Çivril’de tartışılmıyor. Birçok yer Myriokephalon Savaşı’nın gerçekleştiği yerin kendi il ve ilçelerinde olduğunu öne sürüyor. O halde Çivril ve Denizli, tarihsel yayınlardaki bilgiler yönünde hareket etmelidir.

Elbette Kûfi Çayı Boğazı görüşü de savunulabilir. Bunda bir mahsur yok. Ancak her iki görüşe yer verilmesinde fayda var. Çünkü Çivril, ciddi anlamda kendi içinde de bu savaşın yerini kırk yıl öncesinden tartışmaya başladı. Ancak günümüzde bu konuda çok fazla yol alınabilmiş değil. Eğer Çivril içinde Düzbel Geçidi’ne de yer verilmez ise, bu belirsiz durum ne yazık ki devam edecektir.

Bu konuyla ilgili kitap çalışmamı bitirmek üzereyim. Okura ulaştığında, Düzbel Geçidi özellikle diğer illerde de ciddi biçimde değerlendirilmeye alınacaktır. Bu kitap çalışmamda bilinenleri tekrar etmek yerine, diğer yayınlardaki tarihsel bilgileri tek tek araştırıp ortaya koymaya çalıştım. Ayrıca öyle olduysa böyle olmuştur gibi öne sürüşlere itibar etmedim.

Kûfi Çayı Boğazı görüşünü savunanlarca, Bizans ordusu savaş öncesinde Kelainai yanındaki Khoma’dan Eumeneia’ya geldi deniyor. O boğazda bir yol var, o halde Bizans ordusu buradan geçmiştir demekle de iş bitmiyor. Bu tür söylemler, konuyu araştıran ciddi araştırmacılar tarafından ciddiye alınmıyor. Sandıklı taraflarında Türkmenler vardı, Bizans ordusu bu Türkmenleri geri atmak için bu yöreye geldi deniyor. Hani tarihsel kanıt? Tarihçilik anlayışınız bu mu?

Bu konu sadece Çivril içinde birkaç kişinin tartıştığı konu değil. Aslında bu konu ülkemizde ve bazı batılı ülkelerde tartışılıyor. Artık bunun böyle olmadığı herkes tarafından biliniyor.

Yöre insanı olmanın yanında, aldığımız eğitimle ülke coğrafyasını biliyoruz. En azından Kumdanlı’nın Sandıklı yakınında olduğunu sanmıyoruz. Eğer emin olmadığımız yer olursa da Türkiye haritasına bakmayı akıl ediyoruz. Ayrıca bilirsek biz biliriz tavrımız da yok.

Geçen yaz, aslında Çivrilli olup da İzmir’de yaşayan biri, Elma festivaline gelmiş. Konuyu takip eden birinden, Çivril’de olan bitenleri öğrenmiş. Sonuçta beni arayıp buldu. Oturduk konuyla ilgili sohbet etmeye. Çantasından Çivril Belediyesi’nin 1995’li yıllara bastırdığı, üzerinde Kûfi Çayı Boğazı fotoğrafı olan kitapçığı çıkardı ve ilk sorusu şu oldu: “Bu kitapta Düzbel Geçidi ile ilgili görüşler niye yok?” diye soru yöneltti. Ben de fazla ayrıntıya girmeden kısaca anlattım. Ortaokulda okurken bu savaşın gerçekleştiği yeri Düzbel diye öğrendiklerini, çocukluğunda yaşadığı köyün bu yöreye yakın olduğunu anlattı. Sohbetimiz sırasında Düzbel Geçidi ve Myriokephalon Savaşı ile ilgili önemli bilgilere ulaşıp ulaşmadığımı sordu. Benim cevabım evet oldu. Ayrıca kitap çalışmam olduğunu söyledim. Giderken, Kûfi Çayı Boğazı görüşünü geçersiz sayacak bir görüşümün olup olmadığını sordu. Belli ki konuya vakıftı. Ona bu gör

Şün birçok olumsuz yönlerini anlattım. Kitabıma aldığım bir konuları şimdiden dillendirmek istemem ama, bu görüşün tarihsel gerçekler adına uyumsuzluğunu göstermek amacıyla, bir konudan söz etmek istiyorum. Bizans ordusu savaşta Selçuklu ordusuna yenildikten sonra, girdiği geçitten geri çıkarken, savaş sonunda yapılan barış anlaşması şartları gereği Khoma yanındaki Sublaion kalesini yıkmak zorunda kalıyor. Bu tarihsel bilgi Niketas Khoniates’in Historia adlı eserinde var. Eğer bu savaş Kûfi Çayı’nda gerçekleşti ise, Bizans ordusu yeniden Khoma’nın yanına mı gitmiştir? Böyle bir konu hangi tarihsel yayında var? Myriokephalon kalesi Sarıbaba Tepesi’nde ise, Sublaion kalesi nerededir? Bu ve benzeri sorular çok. Elbette bu sorular gerektiği biçimde, sorulması gereken yerlerde sorulacaktır. Konu sadece Kûfi Çayı konusu değildir. Asıl önemli olan, konuyla ilgili diğer görüşleri tarihsel gerçekler yönünden eleştirmektir. Daha önceki yazılarımda da konu ettiğim gibi, bu çabalarımı diğer görüşlere karşı sürdürüyorum. Çünkü yapılması gereken budur.

Ayrıca açıkça ifade edilmesi gerekecekse, bu savaşın tespit edilebilmesi için Kûfi Çayı boğazı ile başlayıp yine bu boğazla bitirilmesi gerekmiyor. Böylesi tutum ve davranışların tarih camiasında kabul görmeyeceği açıktır.En azından Düzbel Geçidi’ne de yer verilmeli ve bu geçidin 9 km’ sinin Denizli İli ve Çivril İlçe sınırları içinde yer aldığı unutulmamalıdır.

Editör: Haber Merkezi