”Mutlu olmak elinizde”, “Herkesin mutlu olmaya hakkı vardır”, “Mutlu değilsen, sorumlusu sensin”.
Hiçbir zaman mutluluk üzerine bu kadar çok konuşulmadı. Bunca yazılıp çizilenden sonra da mutsuz insan kalmamalıydı.
Oysa gün geçtikçe daha çok sayıda insan ruhsal sorunları nedeniyle psikiyatrlara koşuyor.
Günümüzde insanlar ulaşılmaz bir mutluluk hedefinin peşinde koşuyor ve şu soruyu soruyor: “Nasıl yaparım da sürekli bir mutluluğa ulaşabilirim?”
Mutlu olmanın sırlarını verdiğini iddia eden kitaplar daima en çok satanlar listesinin üst sıralarında bulunuyor.
* * *
Mutluluğa giden yollar o kadar çoğaldı ki, önünde sonunda biz de bu soruyu sormak zorunda kalıyoruz kendimize: “Ben mutlu muyum?“
Bu soru kafamızı meşgul edip duruyor ve daha mutlu bir hayat sürebilmek için ne yapmamız gerektiğini dikte eden her biri nasıl hayata geçirileceği belli olmayan bir sürü tavsiye içeren kitap sözde bir yol gösterici olarak karşımıza çıkıyor.
Güya doğru yöntemlerle, doğru hayat anlayışıyla, doğru düşünce ve duygularla kendi mutluluğumuzu inşa edebiliriz. Çünkü söylendiği gibi: Mutluluk yapılan, öğrenilen bir şeydir.
Bütün bu bilgi bombardımanını duyar ve inanırız. Hem neden inanmayalım ki? Herkes sonuç itibariyle mutlu olmak ister.
Şüphesiz mutluluk gurularının “Mutlu olabilmek için mutlu olmayı istemek zorundasın!” sözü olmasa hiçbirimizin aklına bu kadar çaba sarf etmek gelmeyebilirdi.
Oysa artık aydınlandık.
* * *
Her gün onlarca şey yapabiliriz mutlu olabilmek için. Örneğin yatağa girmeden önce gün içinde gerçekleşen iyi bir şeyi düşünebiliriz. Hergün yüzümüzde bir gülümsemeyle aynanın karşısına geçip beynimizde mutluluk hormonlarının salgılanmasını sağlayabiliriz. Evin bir sürü yerine ‘Gülümseyen Yüzler’ asabilir ve gün içinde kendimize, “Mutlu olmak senin de hakkın!” cümlesini tekrar edip durabiliriz.
Peki ama ya hayatımızda mutlu olmamız için gereken temel şeyler eksikse?
Devamlı pozitif bir şeyler yapacak durumda değil de yorgun ve stres altındaysak?
Ya güvenilir ve derdimizi paylaşacak dostlarımız yoksa? Ya hayatımızın erkeğini/kadınını henüz bulamamışsak? İlişkimiz içinden çıkılmaz sorunlarla doluysa?
Ya işimizi kaybetmek üzereysek?
Yine de günlük hayatımızda durmaksızın mutlu olma çabası içinde değil miyiz? Elimizden geldiğince her şeyi iyi yapmaya çalışırız. Yediğimize içtiğimize dikkat ederiz. Ama ne olur?
Depresyonlarla, kaygı ve endişelerimizle, yalnızlık duygusuyla boğuşur, eşimizle, sevgilimizle kavga eder dururuz. Sigara, alkol ve kötü beslenme de cabası. Bunca yol göstericiye rağmen mutluluğa ulaşmadığımız için kendimizi suçlar dururuz sonunda.
“Nerede yanlış yaptım?”
* * *
Peki gerçekten mutluluğun peşinde koşmak zorunda mıyız?
Ben bu soruyu mutluluk araştırmalarının bu kadar çoğalmasının önündeki perdeyi aralayarak yanıtlamak istiyorum.
Mutluluk araştırmalarının merkezi ABD’de bu araştırmaları destekleyen bir vakıf var. Dini araştırmaları da maddi olarak destekleyen ve Cumhuriyetçilerin seçim çalışmalarını da maddi olarak finanse eden sağcı bir vakıf bu.
Peki neden sağcı bir vakıf mutluluk araştırmalarını destekler?
Bunun yanıtı çok basit aslında. Mutluluk hali, hayatından memnun olma, muhalif olmanın, karşı çıkmanın önündeki en önemli engeldir.
Unutmamalı ki yalnızca mutsuz insan hayatı değiştirmek için bir çaba içine girer. Bunu engellemenin en hoş yolu da insanları mutlulukla kandırmak olsa gerek.
Kaynak: http://www.aktuelpsikoloji.com/mutluluk-tuzagi-1147yy.htm